Bülent MUMAY
Covid-19 sayesinde maske düştü, kel göründü: Dünyayı malzemeye boğduk, kendi yurttaşımıza bir ayda 5 maske ulaştıramadık. ABD’den Somali’ye onlarca ülkeye el uzatırken, maske bulamadığı için kaç yurttaşımızı kaybettik?
Resmi açıklamalara göre Türkiye’deki ilk Covid-19 vakası, 10 Mart’ta görüldü; ilk can kaybı ise 17 Mart’ta yaşandı. Oysa bu tarihten önce yaşanan çok sayıda şüpheli ölüm, salgının Türkiye sınırlarından içeri daha önce girdiğini gösteriyordu. “İlk kayıp” açıklamasından önce ölenlerden biri, eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’dı. Türkiye, kamuoyundan gizlenen cenaze törenini; günler sonra muhalif bir gazetedeki köşe yazısından öğrenebildi. Yalman’ın eşi de birkaç hafta sonra yaşamını yitirmiş, doktoru ve koruması da yoğun bakıma alınmıştı.
Emekli askerin kireç dökülerek defnedilen cenazesi, salgına dair resmî açıklamalara güven konusunda ciddi şüpheler doğurdu. Bu güvensizlik, alınan önlemlerin yetersizliğiyle birleşince kamuoyundaki tepkiler yükseldi. Başta Çin ve İran olmak üzere salgının vurduğu ülkeler ile ulaşımın kesilmesi, liglerin tatil edilmesi ve camilerin kapatılması gibi kararlar gecikmeli olarak alınmıştı. Hükümet zaten krizde olan ekonominin tamamen fişini çekmemek için yüzeysel önlemler almakla, bu şekilde salgının büyümesine yol açmakla suçlanıyordu.
Ölüm sayısı yükseldikçe vatandaşlara sadece “Evde kalın” çağrıları yapılıyordu. Oysa salgının yayılma hızı, halka telkinde bulunmaktan fazlasını gerektiriyordu. Genel bir karantina kararı alınmasını isteyenler, darbeye zemin hazırlamak ve ülkeyi karıştırmakla suçlanıyordu! Karantina ilan etmemekte direnen hükümet, tepkileri azaltmak için halka ücretsiz maske dağıtacağını açıkladı. Bu açıklamadan sonra yaşananlar, Türkiye’de sistemin nasıl iflas ettiğinin oldukça berrak bir özeti oldu.
6 Nisan Pazartesi akşamı hükümetten, alınan önlemlerin yetersiz olduğunu düşünenlerin yüreklerine su serpen bir açıklama geldi. Duyuruya göre, her yurttaş posta teşkilatı PTT’nin internet sitesine girerek kimlik numarasıyla başvuru yapacaktı. Otomatik olarak vatandaşın adresine her hafta için 5 adet maske gelecekti. Maske sorununu çözmek bu kadar basitti. En azından öyle görünüyordu. Vatandaşların maske serüveni bu duyuruyla başladı ama bitmedi!
Günlerdir maske bulamayan ve sokağa korkuyla çıkan vatandaşlar, PTT’nin internet sitesine akın etti. Sadece birkaç saat içinde site çöktü. Gece yarısına doğru hükümetten yeni bir açıklama geldi, vatandaşların PTT yerine yurttaşların e-devlet uygulaması üzerinden başvuru yapabilecekleri açıklandı. Maskeler yine adresimize gelecekti. Bu sırada Erdoğan kameraların karşısına geçerek “Tüm vatandaşlarımıza ücretsiz maske temin etmekte kararlıyız” açıklaması yapıyordu.
Erdoğan’ın kararlılığını bildirdiği saatlerde, maske dahil farklı yardım malzemeleri taşıyan uçak, Türkiye’den İtalya’ya doğru havalanıyordu. Ha bu arada, Türkiye’de parayla maske satışı da yasaklanmıştı. Hepimizin umudu devletten gelecek maskelerdeydi. İtalya’ya yardım malzemesi gönderen devletimiz, bizi maskesiz bırakmazdı herhalde…
Üzerinden birkaç gün geçti, bizim maskelerden ses seda yoktu. Hükümet bir kez daha karar değiştirdi, 9 Nisan’da bir açıklama yaparak maskelerin evlere gönderilmeyeceğini, eczanelerden teslim alınacağını açıkladı. Olabilirdi, salgın dönemiydi. Bu kadarına katlanmak imkansız değildi. Başvuru yapanların cep telefonlarına bir SMS kodu gelecek, yurttaşlar da bu kodla birlikte hak ettikleri haftalık 5 maskeyi eczaneden alacaklardı. Bu arada hükümet tekrar karar değiştirmiş, haftada 5 maske yerine, 10 günde 5 maske verileceğini açıklamıştı. Olsun, tasarruflu kullanırdık, kurşun kalemimizi kısalınca tıraş bıçağı başlığının içine koyarak kullanan bir milletiz biz. Maskeyi 60 derecenin üzerinde yıkar yıkar kullanırdık.
Biz bu kararlılıkla SMS’lerimizi beklerken; İngiltere’ye hibe edilen sağlık malzemelerini taşıyan kargo uçağı Ankara’dan yeni havalanmıştı.
Biz yine maske dağıtımındaki serüvenimize dönelim. Maskeler eve gelmeyecek, biz gidip alacaktık. Ama gelin görün ki, eczanelerin bu uygulamadan haberi yoktu. Şükürler olsun birkaç gün sonra sistem oturmaya başladı, şanslı olanlarımız cep telefonlarına düşen SMS koduyla maskelerini eczanelerden teslim almaya başladı. Ama bu arada SMS kodu almayanlarımız çoğunluktaydı. Kapısına dayandıkları eczanelerden maskelerini istiyor, sosyal mesafenin ortadan kalktığı tartışmalar yaşanıyordu. Bunun üzerine Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yeni bir açıklama yaptı: “Mesaj almayan vatandaşlar direkt eczaneye gidebilir, kimlik doğrulaması ile maskelerini alabilirler.” Maalesef bakanın dediği gibi olmuyordu, SMS’ini göstermeyene maske verilmiyordu.
Sevgili okurlar, biliyorum buraya kadar geldiyseniz epey bunalmış olmalısınız. Ama inanın bizim serüvenimiz burada da bitmedi. Nisanın sonuna kadar doğru dürüst maske dağıtılmadı. Tam bu günlerde, tıka basa maske doldurduğumuz askeri uçağımız; dünyanın süper gücü ABD’ye maske götürmek için havalanıyordu. Bunları görünce umudumuzu yitirmiyor, başucumuzda tuttuğumuz telefonun ekranına düşecek SMS’lerimizi bekliyorduk.
Hükümet maske dağıtamadıkça yöntemi değiştirmekle yetinmiyor, hizmetin kapsamını da değiştiriyordu. Önce sokağa çıkmaları sınırlandırıldığı için 20 yaş altı ve 65 yaş üstüne verilmeyeceği açıklandı. Kampanyanın açıklanmasından 3 hafta sonra ise “Çalışanlara maske göndermeyeceğiz, maskelerini iş yerlerinden temin edecekler” açıklaması geldi. İş yerlerinin maskeleri nasıl temin edeceğiyle ilgili hiçbir açıklama yok elbette. Kapsamın daraltılmasıyla devletin maske vermesi gereken insan sayısı, nüfusun üçte birinden bile daha az hale geldi. Ama yine de maskelerimiz gelmedi!
Bu arada havalimanlarımızdan kargo uçakları kalkmaya devam ediyordu. Biz maskelerimizi beklerken, Somali’ye sağlık malzemesi götüren uçakları izliyorduk ana haber bültenlerinde. Gözümüz bir yandan, SMS gelecek telefonumuzdaydı elbette.
E-devlet’e başvuruyla da gelemedi maskelerimiz… Mayısın ilk haftasını bitiriyoruz, bedava maske açıklamasının üzerinden bir ay geçti. Bu süre zarfında halkın üçte birine bile maske dağıtamayan hükümetimiz, yeni bir açıklama yaptı: “Artık e-devlet’ten değil, cep telefonunuza indireceğiniz bir aplikasyonla maske için başvurabilirsiniz.”
Bu son açıklama geldiğinde, maske gönderdiğimiz ABD’nin, güneydeki sınırımıza yakın bir bölgeye gönderdiği TIR’lara ilişkin haberi okuyorduk. Bizden sağlık yardımı alan ABD, Ankara’nın “terörist” saydığı Suriye’deki Kürt güçleri YPG’ye maske dağıtıyordu. Belki bizden alıp YPG’ye dağıtıyorlardır, kim bilir…
Bu şüphe ile yazıyı bitirip çevirmenime göndermeye hazırlanırken, cep telefonumun ekranı parladı. Boşuna heyecanlanmışım, maske için beklediğim SMS değildi gelen. Erdoğan’ın son açıklamasına ilişkin bir bildirimdi: “Maskeleri sabit bir fiyatla satın alabileceksiniz.” Anlayacağınız, bir ay önce başladığımız yere geri döndük… Kaybettiğimiz sadece bir ay değildi, kim bilir kaç vatandaşımızı maskesi olmadığı için koronavirüsten kaybettik…
Kaynak:
https://www.faz.net/aktuell/feuilleton/brief-aus-istanbul/maske-siz-gerceklik-erdo-an-n-sistemi-coektue-16757240-p2.html