Perşembe , Nisan 25 2024
Anasayfa / Manşet / Yerel siyasiler, biraz renkli olun be abiler!

Yerel siyasiler, biraz renkli olun be abiler!

Yeni bir seçim eğik düzlemine geldiğimiz şu günlerde…

Bence eski siyasilerin “renkler”inden söz etmenin tam sırası.

Mizahın önemini yitirdiği, akıl ve bilim yerine hurafelerin ön plana çıktığı, haber ve yorumun öneminden ziyade, para getiren iş ve uğraşların önemsendiği günümüz medya ve siyaset ortamında, en çok “geçmişin renkli siyasi kişiliklerini” özlüyoruz.

Tek tek gidelim. Misal Şemsettin Şen.

Rahmetli haber uğruna neler yapmadı neler.

Bir gün eşeğe bindi ulaşım zammını protesto etti. Bir başka gün Nilüfer çayının temizliğine dikkati çekmek için çaya dalmış, dereye bırakılan sazanları gazetecilere göstermeye çalışmıştı. (Gazetecilerin ertesi gün bol bol sazandan söz edeceğini bile bile!) Bir başka gün Tophane’deki saraydan Kültürpark içine kadar uzayan sözde “tünel”i göstermek için yarı beline kadar kanalizasyon çukuruna girdi. Ama bence en müthiş Şemsettin Şen hikayesi, sabah yürüyüşünde üç büyük yerel gazeteyi okurken yaptığı ritmik hareketlerdi. Zeki Bulut görmüş, o anlattı. Gazetelerin bütün sayfalarını ve köşeleri hızlı hızlı geçiyor bir sonraki gazeteye de haşır- huşur aynı muameleyi çekiyormuş. Zeki Abi “ne yaptığını anlamadım!” demişti. Oysa ne yaptığı belliydi:

Kendi ismini arıyordu gazetelerde.

Gıdası buydu. Bununla yaşıyordu.

Tıpkı, “duştayken telefon çalmazsa huzursuz oluyorum!” diyen Bener Özcan gibi. Adam meğer ambargoluymuş. Muhabirlerin ve bilhassa yazarların adından söz etmesi (o dönemde) yasakmış. Patron böyle emir vermiş. Benim haberim yok. Haftada bir, 15 günde bir adı geçiyor köşede. Bazen müspet bazen menfi. Haber göndermiş Yüksel Baysal’la, ‘Adnan’a minnettarım!’ diye.

Kötü de yazsa hakkımda, hiç olmazsa adımız geçiyor” hesabı.

Ve sonuncusu.

O da renkliydi ama burada adını anmak istemiyorum.

Bir gün hakkında çok ağır bir yazı yazdım. Ama tersten. Yani övüyor gibi yapıp yerdim. Yerin dibine batırdım hatta. Ve o gün, yani gazetede isminin çıktığı gün, (amanın!) medyaya gelmiş. Aynı koridorda karşılaştık iyi mi? Üzerime üzerime geliyor. Tamam dedim, bu şimdi çakacak bana bir tane. Altta kalmayayım ben de aşkedeyim iki tane. Gerisi tekme tokat zaten, Allah ne verdiyse.

Tam yaklaştığında kollarını yana açtı. Dedim bu galiba boks değil de güreşi tercih ediyor.

Sarılacak bana, ya tek kol atacak, ya boyunduruk, belki de salto!

Baksana Koca Yusuf gibi pozisyon almış. Geldi geldi, sarıldı ve…

Üstat” dedi “yine döktürmüşsün hakkımda. Güzel yazı, teşekkürler!”

Bu yazı o kişiye karşı, mahcubiyetimin vesikası olsun.

Ama bu yazı daha ziyade, bir yerel seçim öncesinde, siyasilerden böyle anlayış, böyle renk, böyle hareket beklediğimizin dilekçesi olsun.

Göz atın

10 Ocak bir bayram ya da kutlanacak bir gün değil, bir dayanışma günüdür

Gazeteciler, bir 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü daha baskı ve hak ihlallerinin tavan yaptığı bir …

ÇGD’den Bursa Büyükşehir’e ‘mal beyanı’ yanıtı: Bitlis’te 5 minare!

Bilindiği üzere, Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa Şubesi’nin 30 yılı aşkındır Kültürpark içinde bulunan idari ve …