Özkan RONA
Eğitim-İş Bursa Şube Başkanı
Türkiye’de ilk Covid-19 vakasının tespit edildiği 10 Mart tarihi olağanüstü bir sürecin de miladı oldu. Salgınla mücadele kapsamında ilk açıklanan önlem paketinde örgün eğitime ara verme kararı da vardı ki hem eğitimciler, hem de sağlık bilimciler bu önlemin yerinde olduğu konusunda hemfikirdi. Milyonlarca öğrencinin böylesine bir salgında okullarda etkileşime devam etmesi beklenemezdi, fakat kesintiye uğrayan eğitim sürecinin nasıl devam edeceği konusu da salgın kapıya dayandıktan sonra tartışılmaya başlandı. Hal böyle olunca gözle görülen bir sürece hazırlıksız yakalanmış olduk.
Milli Eğitim Bakanlığı bu hazırlıksız yakalanma duruma çare bulmak için nisan ayının ilk haftasındaki ara tatili öne alarak bir haftalık hazırlık ile uzaktan eğitim sürecini başlattı. Sürece ne kadar hazırlıksız olduğumuz ise 23 Mart’ta başlayan EBA TV yayınları ile ortaya çıkmış oldu. Birkaç dakikada bitirilen ders anlatımları, içerik üzerine başlayan tartışmalar, ders aralarında yayınlanan siyasi içerikli belgeseller adeta kervanın yolda dizileceğinin işaretiydi. Fakat gelin görün ki kervan yolda mı dizilecek diye beklerken gördük ki ortada ne yol var ne de bir kervan…
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk şimdi ne olacak sorusunun akıllara geldiği her an kameraların karşısına geçip “her duruma karşı farklı senaryolar hazırladık” diyerek topluma umut verse de kısa bir süre sonra görüldü ki ortada ne senaryo var ne de hazırlık.
MEB’in öngörüsüne göre öğrenciler her gün düzenli olarak TV karşısına geçip tahta başında ders anlatan öğretmenleri izleyecek, EBA portalına bağlanıp öğretmenlerinin hazırladığı konu tekrarı, alıştırma, test gibi çalışmaları yapacak, EBA üzerinden yapılan canlı dersleri izleyecek ve böylece hem bilgi akışı sağlanıp hem de okul motivasyonları yüksek tutulacaktı. Fakat tüm bunların gerçekleşmesi için öğrencilerde tablet-bilgisayar gibi donanımlar, internet bağlantısı ve 18 milyon öğrenciye bağlantı sağlayacak güçlü bir EBA altyapısı gerekliydi. Uzaktan eğitim süreci her öğrencide yeterli altyapı olduğu varsayımı üzerine kurulması bakımından ülke gerçeklerinden uzak bir zemine oturtuldu. Pandemi sürecinde eğitimin öğrencilere ulaşması bakımından karşılaşılan güçlükleri tespit etmek üzere gerçekleştirdiğimiz araştırma sonuçları da gösterdi ki “Uzaktan Eğitim” öğrencilerin büyük çoğunluğunun ulaşamayacağı kadar uzaktaydı.
Bursa’nın 17 ilçesinde 5-12 Mayıs tarihleri arasında kamu okullarında görev yapan 1426 öğretmenle gerçekleştirdiğimiz, “Uzaktan Eğitim Sürecinde Öğretmen ve Öğrencilerin Karşılaştıkları Güçlükler Araştırması” pandemi döneminin olumsuzluklarını en derinden yaşayan kesimin öğrenciler olduğu gerçeğini ortaya koydu. Araştırmada, öğretmenlerin EBA portalı üzerinden paylaştıkları ödev ve çalışmalara düzenli ulaşan öğrenci oranı yüzde 24,91 olarak tespit edildi. Yani her 100 öğrenciden 75’i bu çalışmalara ulaşamıyordu. Bursa’da 600 bin öğrencinin olduğunu göz önünde bulunduracak olursak yaklaşık 450 bin öğrenci uzaktan eğitimde EBA içeriklerine ulaşamadı. Araştırmaya göre öğrencilerin yüzde 19’unun evinde internet bağlantısı yok ya da yeterli data hakları bulunmamaktaydı. Bu durum Bursa ölçeğinde 100 binden fazla öğrencinin istese de uzaktan eğitim içeriğine ulaşamayacağını ortaya koyuyor.
Uzaktan eğitim sürecinde TV izleme ve EBA’da içerik paylaşma aşamalarından sonra öğretmenlerle canlı ders uygulaması devreye sokularak yeni bir aşamaya geçilse de , canlı dersleri düzenli takip eden öğrencilerin oranı ancak yüzde 21,13 olabildi. Öğrencilerin yüzde 78,81’inin canlı derslere katılmama nedenleri soruluğunda ise canlı derslere ulaşmanın önündeki başlıca engeller; Öğrencinin İnternet Bağlantısı ya da Yeterli Data Hakkının Olmaması (yüzde 64,6), Sisteme Bağlanma Sorunları (yüzde 63,8), Veli – Öğrenci İlgisizliği (yüzde 63,6) , Öğrencinin Bilgisayar ya da Tabletinin Olmaması (yüzde 53,1) olarak sıralandı.
Uzaktan Eğitim sürecinin en önemli eksiklerinden birisi hiç şüphesiz EBA sunucularının yetersizliğiydi. 18 milyon öğrenciye aynı portal üzerinden içerik yayınlamayı planlayan MEB, sunucuların milyon sayıdaki bağlantıya yanıt veremediği gerçeği ile yüzleştiğinde ise EBA’ya bağlanma sürelerinde kısıtlamaya gitti. Öğrenciler çalışmak istediklerinde ya da ihtiyaç duyduklarında değil, yalnızca MEB tarafından belirlene saatler arasında sisteme girme hakkına sahipti.
Araştırma sonuçları da ortaya koydu ki MEB uzaktan eğitim süreci hakkında içerik üretmekten başka bir çalışma yürütmemiş, hedef kitlenin bu içeriklere nasıl ulaşacağı sorusuna odaklanmamış ve aslında bunu dert edinmemişti. Türkiye gerçeklerinden uzak, her evde bilgisayar ve internet bağlantısı olduğu kabulü ile başlatılan bu süreçte ortaya çıkan alt yapı yetersizlikleri akıllara MEB’in 2011’de başlattığı FATİH Projesi’ni getirdi. Bu projeye göre MEB 18 milyon öğrenciye tablet dağıtacak ve her öğrenciye ücretsiz internet hakkı tanıyacaktı. Ancak proje başladığından bugüne kadar 30 milyar dolar kaynak kullanıldığı halde ortada ne tablet var ne de internet hakkı.
Uzaktan Eğitim, Bursa’da yüz binlerce, Türkiye’de milyonlarca öğrenciye ulaşamadı ve bu süreç öğrencilerin çoğunluğu açısından kayıp zamana dönüştü. Türkiye’de giderek büyüyen nitelikli eğitime ulaşmadaki fırsat eşitsizliği, uzaktan eğitim sürecinde daha fazla derinleşti. Ekonomik olanakları yetersiz ailelerin çocukları bu süreçte eğitimden tamamen uzak kaldı.
Öğrencilerin temel derslerle desteklenmesini amaçlayan uzaktan eğitim içeriğinde kültür, sanat ve spora ise hiç yer verilmedi. Öğrencilerin ilgi alanlarına, yeteneklerine hitap eden bir içerik de hazırlanmadı. Ailelerin bu süreçte çocuklarına sağlıklı bir ev ortamı oluşturmak için ihtiyaç duydukları yönlendirmeler de yapılmadı.
Pandemi dönemi, öğrencilerin 3 aylık eğitim sürecini alıp götürürken, sürekli değişen sınav takvimleri, örgün eğitime geçiş ve telafi eğitimlerinin nasıl olacağı konusundaki belirsizlikler milyonlarca öğrenciyi ve ailelerini derinden kaygılandırmakta.
Milli Eğitim Bakanlığı büyük boyutlu bu krize öngörüde bulunmayarak hazırlıksız yakalandığı gibi süreç içinde de eksikleri gidermede yetersiz kalmış, öğrencilerin eğitim yaşantısında telafisi güç kayıplara yol açmıştır.