BUGÜN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ SUÇ SAYANLAR,
YARIN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ARAR DURUMA DÜŞEBİLİRLER!
Bugün, Dünya Basın Özgürlüğü Günü. Basın ve ifade özgürlüğü; bireyin fikir beyan etmesi ve bilgi edinebilmesinin, kamusal çıkar çerçevesinde halkın doğruları öğrenebilmesinin, tüm toplumda geniş bir denetimin mümkün olmasının ve dolayısıyla eşit bireyler olarak birlikte yaşayabilmemizin temeli, teminatıdır. Tam tersi bir düzen; çatışmalar, savaşlar, salgınlar ve ekonomik eşitsizliklere dayalı bir dünya yaratmak isteyenlerin, özgür düşünceyi, bağımsız ve özgür basını hedef almaları da bu yüzdendir. Basının üzerinde hâkimiyet kurarak, halkın gören gözünü bağlayan, konuşan dilini susturan, duyan kulağını kapatanların; halk adına üstlenilen denetleme ve gözcülük görevini engelleyenlerin tek muradı, kurdukları sömürü düzeninin sürmesidir. Dünya genelinde eşitsizliğe ve sömürüye dayalı uygulamaların sistematik bir hal aldığı bugünlerde basın kuruluşlarına, gazetecilere, özgür düşünceyi savunanlara karşı baskıların artmasının nedeni de budur.
Türkiye öznelinde daha da keskin bir saflaşma yaşanmaktadır. Anayasa ve yasalarda evrensel insan haklarının kabul edilmesine, basının hür ve sansür edilemeyeceğinin hüküm altına alınmasına, temel özgürlüklerle ilgili uluslararası anlaşmalara taraf olunmasına karşın uygulamalar tamamen farklı yöndedir.
TÜRKİYE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDE 180 ÜLKE ARASINDA 154’ÜNCÜ SIRADA
18 yıldır iktidarda bulunan AKP, otoriterliğe dayalı siyasal anlayışıyla basın özgürlüğüne çok ağır darbeler vurmuştur. Basın sermayesini iktidara yakın iş insanlarıyla ele geçiren, ele geçiremediği basın kuruluşlarını yargı üzerinden susturan, susturamadığı gazetecileri cezaevlerine gönderen bu siyasal anlayışın sonucu olarak Türkiye, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi sıralamasında 180 ülke içinde 154’üncü sırada yer almaktadır. Sadece haber yaptıkları için cezaevine konulan gazeteci sayısının günden güne arttığı Türkiye, tutuklu gazeteci listesinde de Çin’den sonra ikinci sıradadır.
SUÇLULARA AF GETİRİLDİ GAZETECİLER GÖRMEZDEN GELİNDİ
Basına ilişkin kara listelerde sıra başı olan Türkiye’de ne yazık ki gazetecilere yönelik baskılar bilerek, isteyerek, kasten, örgütlü şekilde gerçekleştirilmektedir. Daha geçen ay bunun birçok örneğine şahitlik edilmiştir. Koronavirüs salgını gerekçesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden iktidar partisi AKP ile ortağı MHP’nin oylarıyla çıkartılan af niteliğindeki yasanın kapsamına gazetecilerin suçlandığı ceza maddeleri konulmamıştır. Tersine, gazetecilerin cezaevinde daha fazla kalmaları yönünde hükümler yasaya eklenmiştir. Gazetecileri içerde tutmak isteyen siyasi anlayış, mafya liderlerini, hırsızları, yaralama suçu işleyenleri, gaspçıları serbest bırakmakta bir dakika tereddüt etmemiştir.
TELEVİZYON VE RADYO YAYINLARI GÖRÜLMEMİŞ DÜZEYDE BASKI ALTINA ALINDI
Gazeteciliğe yönelik baskı ve saldırıların bir başka boyutu ise sözde özerk özde bağımlı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) eliyle uygulanmaya devam edildi ve milyonların izlediği programlar üzerinden kanallara ceza yağdırıldı. RTÜK cezaları bu dönemde görülmemiş düzeye ulaştı, diktatörlüklerle yarışır hale geldi. Sadece iktidarın söylemine muhalif oldukları için FOX TV ve Halk TV’ye verilen ağır cezalar, KKTC merkezli Diyalog TV’nin kapatılması, Kafa Radyo’ya verilen program durdurma cezaları ve diğer cezalar “bu kadar da olmaz” dedirtti. Aynı şekilde Basın İlan Kurumu eliyle eleştirel, sorgulayıcı ve araştırmacı gazetecilik yapan gazeteler cezalandırıldı, ilanları kesildi.
Halk TV ve FOX TV, iktidarın sağladığı imkânlarla gazetecilik yapan pek çok tarafgir yazar tarafından “kaos çıkarmaya çalışmakla, ajanlık yapmakla” suçlandı, hedef gösterildi. İktidar yanlısı gazetelerin ve yazarların saldırılarıyla karşı karşıya kalan bu kanallara yönelik “yayın lisansları iptal edilsin” çağrısının geldiği aşama da dikkat çekici düzeydedir.
KORONAVİRÜS SALGINI DA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ VURDU
Türkiye’de son dönemde basın özgürlüğünü tehdit eden önemli etkenlerden biri de ekonomik krizdir. Uzun zamandır yaşanan kriz, koronavirüs salgınıyla birlikte daha da ağırlaşmıştır. Krizden kaynaklı reklam gelirlerindeki düşüşe karşın kâğıt ve baskı maliyetlerindeki artış sürmüş, bazı gazeteler matbaa baskısına son vermek zorunda kalmıştır. Buna sokağa çıkma yasakları da eklenince, özellikle bağımsız gazetecilik yapan basın kuruluşlarının çok ciddi mali zorluklarla karşı karşıya kaldığı belirtilmelidir.
İŞ MÜFETTİŞLERİ GÖREVİNİ YAPMALI, BASIN İŞVERENLERİNİ DENETLEMELİ
Koronavirüs salgını basın iş kolunda pek çok suiistimale de yol açmıştır. Basın işverenleri salgın bahanesiyle çalışanların haklarını hiçe sayan pek çok uygulamayı devreye sokmuştur. Bir kısmı kısa süreli çalışmaya başvurduğu gerekçesiyle maaş ödemelerini aksatmış, bir kısmı çalışanları zorunlu ücretli izne göndermiştir. Bazıları da çalışanları ücretli izinde gösterdikleri halde çalıştırmaya devam etmektedir. Pek çok kurumda, kronik hastalığı olduğu için sokağa çıkması yasak olan gazetecilerin evde geçirdikleri süre, ücretli izinden sayılmaktadır. Bu hukuksuzluklar, Çalışma Bakanlığı iş müfettişleri tarafından da görmezden gelinmektedir.
SADECE BUGÜN DEĞİL, BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ HER GÜN İHTİYAÇTIR
Basına yönelik siyasi ve ekonomik nedenlerden kaynaklı yaşanan tüm baskıların sonucu, demokratik sistemin vazgeçilmezi konumundaki düşünce, ifade ve basın özgürlüğünün yok olmasıdır. Bugün düşünce, ifade ve basın özgürlüğünü suç sayanlar, yarınlarda bu özgürlüklere en çok ihtiyaç duyanlar olabilir.
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü vesilesiyle haber, yazı ve düşünceleri nedeniyle cezaevlerinde bulunan gazeteciler, sanatçılar ve aydınların serbest bırakılması çağrımızı bir kez daha yineliyor; tüm meslektaşlarımızı basın ve ifade özgürlüğü için örgütlü mücadeleye davet ediyoruz. Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde, basına yönelik baskıları ve basın etiğini yok sayan yayınları derlediğimiz, yukarıdaki tüm tespitleri gün gün not ettiğimiz Nisan 2020 Medya Raporumuzu da dikkatlerinize sunarız.
MEDYA RAPORU
NİSAN 2020
SANSÜR
-Halk TV’ye “601 sağlık çalışanı hayatını kaybetti” haberi nedeniyle para cezası
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 601 sağlık çalışanının koronavirüse yakalandığı yönündeki açıklamasının Halk TV’nin Gündem Özel Programı’nda “601 sağlık çalışanı hayatını kaybetti” başlığıyla sunulması ve alt yazı olarak yer alması üzerine idari para cezasına hükmetti. Programın sunucusu, yaşanan gelişmenin ‘hata’ olduğunu ifade ederek, özür diledi. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ise sosyal medyada “Dünya salgın hastalığın pençesindeyken ve ülkemiz virüse karşı yoğun bir savaş sergilerken yanlış bilgiler vererek zaten endişeli olan toplumumuzun stres baskısını artırmak kabul edilemez bir hatadır” diye yazdı. (3-8 Nisan 2020)
-RTÜK’ten ağır koronavirüs cezaları
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), koronavirüsle ilgili yayınları ve yorumları nedeniyle FOX TV’ye ağır cezalar verdi. FOX Ana Haber sunucusu Fatih Portakal’ın halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiğini savunan Üst Kurul, kanala üst limitten idari yaptırım ve 3 kez program durdurma cezası uyguladı. RTÜK, Portakal’ın salgın hastalıkla ilgili devlet yöneticilerini haksızca hedef aldığını, halkın birlik ve beraberliğinin sağlanmasına zarar verdiğini öne sürdü. RTÜK ayrıca, “İlker Karagöz İle Çalar Saat” programında yayınlanan bir haber nedeniyle de kanala üst sınırdan para cezası verdi. RTÜK’ün muhalefet partisi temsilcisi İlhan Taşçı, FOX’a verilen bu cezalarla başka bir sürecin başlatılmak istendiğini; aynı maddeden yine ceza verilmesi halinde yayınlarının bu kez 10 gün boyunca durdurulabileceğini, yılsonuna kadar yine ceza alması halinde de lisans iptalinin olabileceğini belirterek, “FOX çok riskli ve tehlikeli bir yola sokuldu. Bu yol fazlasıyla mayınlı ve sonunda giyotin var” dedi.
Diyarbakır’ın Kulp ilçesine odun toplamaya giderken uğradıkları saldırı sonucu ölen beş kişiye ilişkin “Neden herkes şehit” diye soran Can Ataklı’nın programı için Tele 1 televizyonuna milli ve manevi değerlerine saygısızlık gerekçesiyle üst limitten idari yaptırım ve 3 kez program durdurma cezası verdi.
Halk TV’de de yayın konuğunun “… oradaki 50-60 kişiyi ya bir adaya götürür tecrit ederdim ya da ben biyolog olmam nedeniyle beni kınamayın, ya da öldürürdüm. Siz orada 50 kişiyi itlaf etmiş olsaydınız bugün bir milyon adamın ölümünü engellemiş olurdunuz” sözleri nedeniyle ceza verdi. (15 Nisan 2020)
-“Boğaz’da kaçak var” haberine erişim engeli ve soruşturma
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un İstanbul Boğazı kıyısında Kuzguncuk’taki evine bitişik atıl vakıf arazisini kullanmaya başlamasını ve bu ortaya çıktığında Vakıflar Genel Müdürlüğünden araziyi kiralamasını haberleştiren Cumhuriyet gazetesine soruşturma açıldı, habere erişim engeli getirildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamada, 14 Nisan 2020’de yayınlanan haberde İletişim Başkanı’na ait ikametgâh olarak kullanılan meskenin adres bilgileri ve fotoğrafı yayımlanarak bu bilgilerin diğer yayın organları ile birlikte sosyal medya üzerinden sistematik olarak dolaşıma girmesi gerekçe gösterilerek, soruşturma başlatıldığı kaydedildi. Açıklamada, “Cumhuriyet Başsavcılığımızca başlatılan soruşturmanın konusu, kamu görevlisinin ikametgâh adres bilgilerinin yayımlanarak ailesiyle birlikte can güvenliğinin tehlikeye sokulmasıdır.” denildi.
İstanbul Anadolu 8. Sulh Ceza Hâkimliği de, üç gün sonra habere ilişkin erişim engeli kararı aldı. 273 internet bağlantısına erişim engeli getirilen kararda, haberde Türkiye’nin koronavirüsle mücadelesinin ve başarısının sekteye uğratmaya çalışıldığını savunuldu. Hâkimlik kararında, gazeteciliğin nasıl yapılması gerektiği hakkında da hüküm kurmaya çalıştı. Kararda yer verilen şu ifadeler dikkat çekti: “…yasal olmayan ve suç içeren bir durum var ise haberi yapanların bunun için suç duyurunda bulunma haklarının olduğu, haberin veriliş biçimi ile özü arasında bir dengenin kurulmadığı bu nedenle yapılan haberlerin haber alma verme, yorum ve eleştiri ile ifadeyi açıklama hürriyetleri kapsamında kalamayacağı…”, “…toplumun birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğu bir dönemde suni kutuplaşma, kamplaşma ve gerilim üretilerek milletimizin, devletimizin ve onun temsilcilerinin dünyayı saran salgın hastalıkla mücadelesinde birlik-dirlik ve başarısının sekteye uğratılmaya ve gerçek dışı haberlerle yönlendirilmeye çalışıldığı anlaşılmakla itirazın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.” (14-17 Nisan 2020)
Bu olayla ilgili sadece sansür uygulanmadı, yaygın bir propaganda faaliyeti de yürütüldü. İletişim Başkanı’nı savunmak için trollerden yandaş medyaya tüm iktidar sözcüleri sıraya girdi, manipülatif söylemlerle siyasi rakiplerini hedef aldı. Bu konuyla ilgili diğer gelişmeleri “Gözaltı, tutuklama, davalar ve yargı kararları”, “Manipülasyonlar-İlke ihlalleri”, “Tehdit, hakaret, hedef gösterme, şiddet” başlıklı bölümlerimizde okuyabilirsiniz.
-18 haber sitesine erişim engeli
Suudi Arabistan’da Anadolu Ajansı ve TRT Arapça’ya erişim engeli getirilmesinin ardından Türkiye’de de Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri merkezli 18 internet sitesine erişim engeli getirildi. Aralarında Independent Türkçe gazetesinin internet sitesinin de yer aldığı engel konulan sitelerin tamamı haber ajansı, gazete ve haber sitesi. (19 Nisan 2020)
-Tunceli Belediye Başkanı Maçoğlu’ndan sansür tepkisi
Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, kentteki muhabirlerin belediye çalışmalarını takip etmelerine karşın ajansların bu haberlere yayınlamadığını belirtti. İhlas Haber Ajansı (İHA), Anadolu Ajansı (AA) ve Demirören Haber Ajansı’nın (DHA) belediyenin yaptığı çalışmalara ambargo ve sansür uygulandığını savunan Maçoğlu, “Kimseye zorla bizim haberlerimizi yapın demeyiz. Ama burada yapılan çalışmaları çekip sonra yayımlamamak doğru değildir” dedi. (24 Nisan 2020)
-RTÜK cezaları görülmemiş düzeyde. Halk TV, Kafa Radyo, FOX TV, Tele1.
Nisan ayı içinde FOX TV, Halk TV ve Tele 1’e ceza veren Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), ay sonunda yine Halk TV’yi bu kez en üst sınırdan cezalandırdı, Kafa Radyo’ya 3 kez program durdurma cezası verdi.
Halk TV’de gazeteci Ayşenur Arslan’ın sunduğu Medya Mahallesi programına 5 kez yayın durdurma cezası verildi. HDP Milletvekili Ahmet Şık’ın yorumları gerekçe gösterilerek verilen ceza hakkında RTÜK üyesi İlhan Taşçı şunları söyledi: “RTÜK artık tam anlamıyla iktidarın sopası olduğunu ispatladı. Bugünkü Üst Kurul toplantısında, Sarayın işaretiyle; zorlama raporlarla, eleştirel yayın yapan tüm televizyonlara en ağır cezalar verildi.”
RTÜK ayrıca, FOX TV’de 22.04.2020’deki anahaber bülteni sonunda FETÖ’den tutuklu Ercan Gün’ün ismi künye bilgilerinde yer aldığı için “görevine devam ettiği izlenimi oluşturulması” gerekçesiyle kanala üst sınırdan idari para cezası verdi. Tele1’de Can Ataklı’nın yorumları hakkında da bir kez daha para cezasına hükmedildi
RTÜK bu kez radyoları da cezalandırdı. Kafa Radyo’da yayınlanan “Nihat’la Muhabbet” programında “millet iradesiyle seçilen milletvekillerine hakaret” gerekçesiyle radyoya ceza uygulandı. Nihat’la Sivrisinek programında da “… bira ile de güzel gidiyor” sözleri nedeniyle alkolü özendirmek gerekçesiyle Kafa Radyo’ya 3 kez program durdurma ve üst sınırdan para cezası verdi.
Radyo Spor’da yayınlanan Sabah Sporu programında koronavirüs önlemlerinin yetersizliğine yönelik eleştiriler nedeniyle “toplumda korkuya ve infiale sebep olunduğu” gerekçesiyle idari para cezası verildi.
İlgili RTÜK kararı üzerine Netlfix, Designated Survivor dizisinin 15 Temmuz darbe girişimini konu eden bölümü Türkiye yayınından kaldırdı. (30 Nisan 2020)
-RTÜK Diyalog TV’nin yayınını durdurdu KKTC’den sert tepki geldi
KKTC merkezli Diyalog TV’de yayınlanan “Dünyaya Bakış” programında Liberal Demokrat Parti eski Genel Başkanı Besim Tibuk’un sözlerinin “Cumhurbaşkanına hakaret niteliği taşıdığı ve devletin bölünmez bütünlüğüne zarar verdiği” gerekçesiyle RTÜK, Diyalog TV’nin uydudan televizyonun yayını iletimi durduruldu. Bu kararla kanalın uydu yayınları karardı.
Diyalog Medya Genel Yayın Yönetmeni Reşat Akar, RTÜK kararıyla Türksat uydusu üzerindeki yayın iletim hakkını kaybettikleri için yayınlarına Facebook ve Youtube üzerinden devam edeceklerini belirtti, hukuki girişimi başlatacaklarını açıkladı.
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da RTÜK kararına tepki gösterdi. Diyalog TV yayınlarının RTÜK kararı ile uydudan engellenmesi hepimizi bir kez daha düşündürmelidir” diyen Akıncı, “Eğer gerçekten hakaret sözkonusu ise elbette bu onaylanamaz; ne var ki bir programda birisinin sarfettiği söz, bir kanalın tümüyle uydudan engellenmesi sonucunu doğurmamalı. Bu konu bizdeki Yüksek Yayın Kurulunun konumunu; bu kurulun RTÜK ile olan ilişkilerini yeniden düşünmemizin gerekliliğini de ortaya koymaktadır. Bundan sonraki süreçte Türkiye kurumları ile her düzeyde çok daha sağlıklı ilişkilerin kurulması, bu ilişkilerin yeniden tanımlanması ve bunun açık yüreklilikle yapılması zorunludur. Bu yaşamsal konu, ‘Türkiye düşmanlığı’ yakıştırmasının ardına saklanarak geçiştirilmemelidir.” (30 Nisan 2020)
SANSÜR DIŞI MÜDAHALELER
-Sözcü ve Korkusuz gazetelerine ilan kesme cezası
Basın İlan Kurumu, Sözcü ve Korkusuz gazetelerine, bazı haber ve yazılardan kaynaklı ilan kesme cezası uyguladı. Sözcü’ye 17 gün, Korkusuz’a 19 gün ilan kesme cezası verildi. (9 Nisan 2020)
-Cumhuriyet’e jet hızıyla tekzip
AKP İstanbul Milletvekili Şirin Ünal, Nadira Kadirova’nın şüpheli ölümüyle ilgili Cumhuriyet gazetesinde çıkan haberi tekzip ettirmek için yargıya başvurdu. Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) koronavirüs salgını tehdidi nedeniyle yargıdaki tutuklu dosyalar hariç tüm işleri 30 Nisan’a kadar ertelemesine karşın, Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği, aynı gün Ünal’ın talebini “olumlu” karşılayarak, Cumhuriyet aleyhinde “cevap ve düzeltme” metni kararı çıkarttı. (11 Nisan 2020)
-İnfaz yasasında gazeteciler kapsam dışı ve MİT için özel düzenleme
Ceza infaz sürelerinde indirime giden yasada gazeteciler kapsam dışında tutuldu. Tutuklu veya hükümlü gazetecilerin cezaevlerinden çıkmasına olanak tanımayan yasa, MİT haberleri nedeniyle Mart ayında tutuklanan 6 gazeteci için de olumsuz bir düzenlemeyle yasalaştı. MİT Kanunu’na muhalefetten hüküm alanlar, infaz indiriminden yararlanamayacak istisna suçlar arasında sayıldı. (14 Nisan 2020)
-RTÜK Başkanı yasayla tehdit etti
FOX TV, Tele1 ve Halk TV’ye verilen cezaların ardından yazılı açıklama yapan RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, bazı yayıncı kuruluşların salgın sürecinde fırsatçılık yaptığını savundu, bazı yayıncıların da “devletiyle milletini ayrıştırmayı” alışkanlık haline getirdiğin savundu. RTÜK Başkanı radyo ve televizyonları, “kanunun verdiği yetkileri kullanmakla” tehdit etti, şunları söyledi:
“Geldiğimiz bu süreçte bunların devam etmesi halinde RTÜK’ün yasadan kaynaklanan diğer yetkilerini de kullanmakta tereddüt etmeyeceğini bir kez daha ifade etmek isteriz. Mücadelenin devletin tüm kurumlarıyla birlik ve beraberlik içinde yapıldığının milletimize en doğru, en şeffaf şekilde anlatılması yayıncılarımızın vazgeçilmez bir sorumluluğudur. Tüm medya hizmet sağlayıcı kuruluşlarımızın, bu hassasiyeti merkeze alarak kamuoyunu bilgilendirme olan yayıncılık görevlerini, sorumluluk bilinciyle vicdanlı bir şekilde devlet ve milleti ayrıştırmayacak şekilde yapmaları temennimizdir.” (18 Nisan 2020)
İŞTEN ÇIKARMALAR/GAZETECİNİN ÇALIŞMA YAŞAMI
-Turkuvaz Medya’da zorunlu izin ve izinliyken çalışma uygulaması
Koronavirüsü bahane eden medya işverenleri, çalışanların haklarını hiçe sayan uygulamaları devreye sokmaya başladı. Turkuvaz Medya Grubunun gazete ve televizyonlarında koronavirüs nedeniyle başlayan dönüşümlü ya da evden çalışma yöntemi yerine, zorunlu izne çıkarma uygulamaya konuldu. Ardından ücretli iznin sadece kâğıt üzerinde kalmasına. 14’er günlük izin kullandırılan çalışanların pek çoğu, ücretli izinli göründükleri halde çalışmaya devam etti. (1-30 Nisan 2020)
-Demirören Medya’da zorunlu izne çıkarma uygulaması
Demirören Medya Grubu bünyesindeki tüm kurumlarda zorunlu izne çıkarma süreci başlatıldı. Mart ayında Milliyet gazetesinde ve CNN Türk televizyonunda başlatılan, birikmiş izinleri eritmek amaçlı zorunlu izin kullandırma dayatması koronavirüs salgını bahanesiyle tüm kurumlara yayıldı. Milliyet, Hürriyet, CNN Türk, Kanal D ve idari kadrolarda birikmiş yıllık izinlerin Temmuz ayına kadar kullanılması zorunlu tutuldu. Sokağa çıkma yasağı kapsamında olmaları nedeniyle bu süreci evlerinde geçiren kronik hastalık raporu bulunan çalışanlara da evde geçirdikleri sürenin yıllık izinlerinden sayılması için uzun süreli izin dilekçeleri imzalatıldı.
(1-30 Nisan 2020)
-Demirörenler 5 ay önce işten attığı gazetecilere hala tek kuruş tazminat ödemedi
Demirören Medya Grubu, Hürriyet gazetesinde sendikalı olduğu gerekçesiyle işten atılan 45 gazeteciye koronavirüs günlerinde de ödeme yapmadı. 5 ay önce işten atılan gazetecilerin yasal alacaklarını vermeyen Demirören ailesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı “biz bize yeteriz” kampanyasına 6.7 milyon lira bağışta bulundu. İşten atılan gazeteciler sosyal medyada “amacınız yardımsa önce hakkını gasp ettiğiniz gazetecilerin hakkını ödeyin” diye yazdı, tepkilerini dile getirdi. Uzun yıllar Hürriyet’te çalışan T24 yazarı Mehmet Yakup Yılmaz da konuyu köşesine şöyle taşıdı:
“Madem bu kadar vicdan sahibi ve duyarlı insanlarsınız, niye Hürriyet gazetesinden hem de ay sonuna denk getirip, maaşlarını bile vermeden attığınız 45 gazetecinin kıdem tazminatlarının üzerine yattınız? Bildiğim kadarıyla Demirören ailesi adına bu işi yöneten kişi Meltem Demirören. İnsan böyle bir ayıp ile çocuklarının yüzüne nasıl bakabilir, arkadaşlarının bakışlarından nasıl rahatsız olmaz? Yoksa onlar da sizler gibi tipler mi Meltem Hanım? Çocuklarınızı da kendiniz gibi mi yetiştirdiniz, arkadaşlarınızı da kendiniz gibilerin arasından seçmenin huzuru içinde mi yaşıyorsunuz? Madem bu kadar paranız var ve bir emirle bağış yapabiliyorsunuz, toplam 26 çocuklu bir aile olan bu 45 gazeteciye düşmanlığınızın sebebi nedir? Kimse size ‘gazetecileri işten atmayın’ demiyor. İstediğinizi atabilirsiniz, sakınca yok, bu mesleği tercih eden herkes bu riski göze almıştır zaten. Ama insanların kıdem tazminatlarının üzerine yatmaya çalışmak ne demek oluyor? Meltem Demirören! Yıldırım Demirören! Tayfun Demirören! Size söylüyorum. İnsanda biraz utanma olmalı yahu!” (6 Nisan 2020)
-Gazetecilerin maaşlarında aksama
Aralarında Yeni Şafak ve Cumhuriyet gazetesi ile internet haber sitesi Gazete Duvar’ın da olduğu pek çok basın yayın kuruluşu kısa çalışma ödeneği uygulamasına başvurdu. Bir kısmı işveren tarafından bir kısmı işsizlik sigortası fonundan ödendiği için gazetecilerin maaş ödemelerinde aksamalar yaşandı. (15-30 Nisan 2020)
-Posta yazarı Işık işten çıkarıldı
Posta gazetesi yazarı Candaş Tolga Işık, işten çıkarıldı. Işık, son dönemde Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir’i eleştiriyor, istifa edeceğini iddia ediyordu. (21 Nisan 2020)
-CNN Türk’te istifaya zorlama süreci başlatıldı
Koronavirüs salgınının başladığı günlerde Demirören Medya Grubunun İstanbul binası önüne konulan konteynerde çalışmak istemediği için yönetimle ters düşen CNN Türk’te muhabir ve kameramanlardan oluşan sekiz kişinin istifası istendi. Mart ve Nisan aylarında zorunlu ücretli izne çıkarılan çalışanlardan, Nisan ayı sonunda tazminatlarını almaları taahhüt edilerek istifaları istendi. İşyerinde mobbinge daha fazla maruz kalmak istemediklerini belirten çalışanları peyder pey istifa dilekçelerini imzalamaya başladı. (24-30 Nisan 2020)
GÖZALTI, TUTUKLAMA, DAVA VE YARGI KARARLARI
-Gazeteci Kanbal’a koronavirüs soruşturmaları
Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Ahmet Kanbal, Mardin Devlet Hastanesinde koronavirüs testi pozitif çıkan çocuklar ile diğer çocukların aynı ünitede tutulduğu iddiasını haberleştirdiği için hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla soruşturma başlatıldı. Kanbal’a sosyal medya üzerinden de “görevlerinden dolayı kamu görevlilerine hakaret” ve “devletin kurum ve organlarını aşağılama” iddialarıyla soruşturma açıldı. Kanbal, Mardin İl Emniyet Müdürlüğü’ne giderek ifade verdi. Kanbal’a “Batacak olan gemiyi ilk önce fareler terk eder” paylaşımının İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifa kararıyla ilgili olup olmadığı soruldu. (1, 13 Nisan 2020)
-Bir haftada üç kez ifade verdi
Gazeteci Ruşen Takva, yaptığı koronavirüs haberleri ile ilgili bir hafta içinde üç kez ifade verdi. (2 Nisan 2020)
-Gazeteci Hakan Aygün tutuklandı
Gazeteci Hakan Aygün, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın koronavirüse karşı başlattığı yardım kampanyası kapsamında duyurduğu IBAN numaralarına gönderme yaparak sosyal medyada “Ey IBAN edenler…” ifadeleriyle başlayan paylaşımı nedeniyle Bodrum’da gözaltına alındı. Aygün çıkarıldığı sulh ceza hâkimliği tarafından “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” ve “hakaret” suçlamasıyla tutuklandı. (3-4 Nisan 2020)
-Gazeteci Candemir gözaltına alındı
Gazeteci Oktay Candemir, Van’da evine düzenlenen operasyonla gözaltına alındıktan sonra adli kontrol uygulaması ve yurt dışı yasağı konularak serbest bırakıldı. (5 Nisan 2020)
-Erdoğan ve BDDK’nın suç duyurusunda bulunduğu Portakal’ın 3 yıl hapsi istendi
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, korona virüsle mücadele kapsamında başlattığı #BizBizeYeterizTürkiyem kampanyasına ilişkin Kurtuluş Savaşı sırasında uygulanan Tekalifi Milliye emirlerini anımsatması üzerine FOX TV Ana Haber sunucusu gazeteci Fatih Portakal sosyal medya hesabından “Tekalifi Milliye hatırlatılıp ‘zor günlerden geçiyoruz’ denilerek mevduatı veya tasarrufu olanlardan para istenmesin bir de! Korona sonrası ödeyelim derlermiş bir de! Olmaz olmaz diyemiyorum maalesef!” ifadelerini içeren bir mesaj paylaşmıştı. Bu mesaj üzerine Portakal hakkında Erdoğan, ‘sosyal medyada yalan ve halkı manipüle etmeye yönelik’; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) da ‘bankacılık ve finans sistemine yönelik gerçeğe aykırı ve maksatlı’ ifadeler paylaştığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. (7 Nisan 2020)
Suç duyuruları üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Kaçakcılık ve Ekonomik Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından Fatih Portakal hakkında başlatılan soruşturma tamamlandı. Gazeteci Fatih Portakal hakkında 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. (30 Nisan 2020)
-Rize’de gazeteci Karafazlı koronavirüs nedeniyle ifade verdi
Çağdaş Gazeteciler Derneği Rize Şube Başkanı Gençağa Karafazlı hakkında soruşturma başlatıldı. Karafazlı, “Çaykur’da Korona alarmı” başlıklı haberi nedeniyle ifadeye çağrıldı. Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (Çaykur), Zihni Derin Çay Fabrikası’nda 11 işçinin koronavirüs nedeniyle karantina altına alındığına ilişkin haber nedeniyle Gençağa Karafazlı hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Haberde, “genelleyici, art niyetli, yıpratıcı, sorgulayıcı, yapıcı olmadığı izlenimi veren” bir dil kullanıldığını savunan Çaykur, bu haberle kendilerine karşı bir algı oluşturulmaya çalışıldığını öne sürmüştü. Karafazlı daha önce umrecilerle ilgili haberi nedeniyle gözaltına alınmıştı. (9 Nisan 2020)
-Odatv muhabiri Gamze İşler ifade verdi
Odatv İzmir muhabiri Gamze İşler, 28 Ağustos 2019 tarihinde Odatv’de yayınlanan “Kadın cinayetlerinde bu adamların hiç suçu yok mu?” başlıklı video haber sebebiyle ifadeye çağrıldı. Hakkında soruşturma başlatılan İşler, “cumhurbaşkanına hakaret” iddiasıyla ifade verdi. (10 Nisan 2020)
-Gazeteci Temizkan hakkında iddianame hazırlandı
Sosyal medya paylaşımları nedeniyle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasıyla Şubat ayında ifade veren gazeteci Sabiha Temizkan hakkında “örgüt propagandası” suçundan iddianame hazırlandı. İddianamede delil olarak 2014 yılında yaptığı “Mahmur kampı IŞİD’in eline geçti” şeklinde tek bir twitter paylaşımı gösterildi. (12 Nisan 2020)
-Alican Uludağ ve Olcay Büyüktaş Akça hakkında katliam haberi davası
Cumhuriyet gazetesi muhabiri Alican Uludağ ile Sorumlu Yazıişleri Müdürü Olcay Büyüktaş Akça hakkında 10 Ekim 2015’te Ankara’daki IŞİD saldırısında emniyet birimlerinin ihmal iddialarına ilişkin haberden dolayı dava açıldı. İddianamede Uludağ ve Akça’nın 3 yıla kadar hapsi istendi. (16 Nisan 2020)
-Para cezası nedeniyle gözaltı
Kocaeli Cumhuriyet adlı internet sitesinin sahibi ve yöneticisi Bülent Karagöz, gözaltına alındı. Karagöz’ün hakkında Ankara Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Melih Gökçek hakkında yazdığı bir haber nedeniyle çarptırıldığı bin 700 TL tutarındaki adli para cezasını ödemediği için gözaltına alındığı belirtildi. Yakınları tarafından para cezasının ödenmesinin ardından serbest bırakıldı. (17 Nisan 2020)
-Gazeteci Ocak’a Albayrak hakkındaki haberi için hapis talebi
Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Hazal Ocak hakkında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Kanal İstanbul güzergâhında arazi almasıyla ilgili haberden dolayı yürütülen soruşturma tamamlandı. İddianamede “hakaret” suçundan yargılanması istenildi. Ancak Başsavcıvekili bu iddianameyi iade etti ve “hakaret suçunun basın yoluyla ve alenen işlendiğini” belirterek verilecek cezada artırım yapılması gerektiğini belirtti. (14 Nisan 2020)
Hazal Ocak hakkında yeni bir iddianame hazırlandı. Bakan Albayrak’ın Kanal İstanbul güzergâhından arazi satın almış olmasının “doğal süreçte yaşanan bir alışveriş olayı” olarak savunulduğu iddianamede, Bakan Albayrak’ın onur şeref ve saygınlığını rencide ettiği öne sürülerek, Ocak’ın 1 yıldan 2 yıla kadar hapsi talep edildi.
(18 Nisan 2020)
– MİT haberleri nedeniyle 7 gazeteci hakkındaki iddianame
Libya’daki iç savaşta öldürülen iki MİT personeliyle ilgili haberleri nedeniyle 6’sı tutuklu 7 gazeteci hakkındaki iddianame tamamlandı. Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu, Odatv muhabiri Hülya Kılınç, Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik, Yeni Yaşam Gazetesi Yazıişleri Müdürü Aydın Keser ve BirGün gazetesi yazarı Erk Acarer’in “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama”, “İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etme” iddiasıyla 7 yıldan 18 yıla kadar hapsi istendi. Dava kapsamında bir belediyenin basın birimi çalışanı hakkında da aynı sürede hapis talebinde bulunuldu. (24 Nisan 2020)
-Gazeteci Karabulut’a koronavirüs gözaltısı
Kocaeli’nde yayın yapan Kocaeli Koz adlı internet sitesi Genel Yayın Yönetmeni Gökhan Karabulut, İl Sağlık Müdürlüğü yetkililerini eleştiren bir yazı kaleme aldıktan sonra gözaltına alındı. Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti “Hiçbir kaçma şüphesi yokken, adresi belli olan bir gazetecinin, savcılığa direkt olarak çağrılmak yerine, gözaltına alınmasını bir cezalandırma yöntemi olarak görüyor ve kınıyoruz” açıklaması yaptı. Karabulut çıkarıldığı nöbetçi mahkemece serbest bırakıldı. (24 Nisan 2020)
-BirGün yöneticilerinin davası 30 Haziran’a ertelendi
BirGün gazetesi yöneticileri İbrahim Aydın, Barış İnce, Can Uğur ve Bülent Yılmaz hakkında, 2014-2015 yıllarında birgun.net internet haber sitesinde yayınlanan “Fuat Avni” haberleri nedeniyle İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava, koronavirüs salgını nedeniyle 30 Haziran 2020 tarihin ertelendi. BirGün yöneticileri, FETÖ’ye üye olmamakla birlikte yardım etme suçlamasıyla yargılanıyor.
(24 Nisan 2020)
-Gazeteci Koçer’e 8 Mart soruşturması
‘8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’ne katılan kadınların gözaltına alınışını gösteren görüntüleri sosyal medya hesabında paylaşan gazeteci Zülal Koçer hakkında Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı Bilişim Suçları Bürosu tarafından soruşturma başlatıldı.
(27 Nisan 2020)
-“Boğaz’da kaçak var” haberine soruşturma
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un İstanbul Boğazı kıyısında Kuzguncuk’taki evine bitişik atıl vakıf arazisini kullanmaya başlamasını ve bu ortaya çıktığında Vakıflar Genel Müdürlüğünden araziyi kiralamasını haberleştiren Cumhuriyet gazetesine açılan soruşturmada ifadeler alındı. Haberi yapan muhabir Hazal Ocak, foto muhabiri Vedat arık ile gazetenin Sorumlu Yazıişleri Müdürü Olcay Büyüktaş Akça ile Yazıişleri Müdürü İpek Özbey, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne giderek ifade verdi. Verilen ifadelerde, konunun haber değeri taşıdığı ve iddia edildiğinin aksine Fahrettin Altun’un açık adresine haberde yer verilmediği belirtildi. (30 Nisan 2020)
İLKE İHLALLERİ – MANİPÜLASYONLAR
-“Tüm Türkiye kenetlendi ama…”
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın koronavirüsün etkilerine karşı bağış kampanyası başlatması muhalefetçe eleştirildi. Yeni Şafak gazetesi, “Bari burada siyaset yapmayın” sürmanşetiyle Meclis’teki muhalefeti hedef aldı. CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba; Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu; Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdülkadir Karaduman; İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Erozan ve İstanbul Milletvekili Ahat Andican ile İzmir Milletvekili Naci Cinisli’yi hedef alan haberde, “Kovid-19 salgınıyla mücadele, tüm Türkiye’yi kenetlerken bazı siyasetçilerin dayanışma kampanyasını siyasi çekişmelere alet etmesi tepki çekti” denildi. (1 Nisan 2020)
-Muhalefet demek “millet karşıtları” demek
Yen Akit, “Millet hayrına her işe takoz olan azgın azınlık kampanyaya da karşı çıkıyor / Bu kafanın millete zırnık faydası yok” manşetiyle çıktı. Haberde, “Şehir hastaneleri kurulurken ‘Bu kadar büyük hastaneye ne gerek var?’ diyen, dolar üzerinden ülkeye operasyon çekildiği süreçte, ‘Biz aynı gemide değiliz’ açıklaması yapan, terörle mücadelede milli iradeyle ters düşen, dev projelere ‘istemezük’ diyerek ayak direyen zihniyet şimdi de ihtiyaç sahiplerine yardım için başlatılan yardım kampanyasına ‘#zırnıkyok’ diyerek karşı çıkıyor. Bu kafanın hiçbir zaman milletin yanında yer almadığını belirten STK temsilcileri ve siyasetçilerse, ‘Bu millet bugünleri de aşar ama millet karşıtlarına da gereken cevabı verir’ dedi” ifadeleri kullanıldı. (2 Nisan 2020)
-Akit, kampanyayı eleştirenlere saldırmayı sürdürdü
Yeni Akit gazetesi, “’Biz bize yeteriz Türkiyem’ kampanyasına karşı çıkan nankörler Batı’daki manzaraya kör / Avrupa’nın devleri de halktan bağış istedi” manşetiyle çıktı. Haberde, “Türkiye’de salgından etkilenen mağdurlar için başlatılan yardım kampanyasını diline dolayan zihniyetin referans gösterdiği AB ülkeleri, IMF’den aldıkları yardımlarla da yetinmeyip çeşitli kurumlar aracılığıyla bağış toplamaya başladı. Sağlık sistemi çöken İtalya, ekonomisi perişan olan Fransa, salgının hızla yayıldığı Almanya ve ‘imdat’ çığlıkları atan İspanya, halk nezdinde çeşitli kampanyalar başlattı ama o ülkelerde kimse çıkıp ‘zırnık yok’ demedi” ifadelerine yer verildi. (3 Nisan 2020)
-Akit’in “Ekrem kanton peşinde” haberi
Yeni Akit, birinci sayfasından CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu hedef gösteren “Üst aklı HDP mi? / Ekrem kanton peşinde” başlıklı bir haber yayımladı. Haberde, “Alternatif kurullar oluşturan, alternatif kampanyalar düzenleyen CHP’li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun HDP’nin gündeme soktuğu ‘eş başkanlık’ benzeri ‘yerel hükümet’ saçmalığını ortaya atması, ‘Üniter yapıyı hiçe sayan İmamoğlu kanton peşinde mi?’ sorularına yol açtı” denildi. Haberdeki İmamoğlu fotoğrafının altına ise “İmamoğlu dün de ‘İstanbul Büyükşehir Belediyesi devletin ta kendisidir’ diyerek kendine yeni paye biçmeye yeltendi” yazıldı. (4 Nisan 2020)
-Akit: Asıl düşman CHP ve HDP
Yeni Akit, “Azgın azınlık nefret tohumları saçıyor / Asıl düşman bunlar” manşetiyle CHP ve HDP’yi hedef gösterdi. Haberde, “Türkiye’yi sarsan koronavirüs karşısında bile yıkıcı siyasetinden vazgeçmeyen azgın azınlık, nefret tohumları saçıyor. CHP, parti içi sesleri sustururken, terör partisi HDP kirli provokasyonlarıyla öne çıkıyor” denildi. Haberde AKP için “özgür bir Türkiye için gece gündüz çalışan parti” nitelemesi yapılırken, muhalefet için “milli birlik ruhunu hiçe sayan, ülkenin altını oymak için kirli provokasyonlara imza atan partiler” ifadesi kullanıldı. (6 Nisan 2020)
-“Virüslü zihniyet” manşeti
Milat gazetesi, “Kurtuluş mücadelesi veren Türkiye’nin kenetlenmesi birilerini rahatsız etti / Virüslü zihniyet” manşetiyle gazeteci Fatih Portakal, CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, CHP Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nu hedef gösterdi. Haberde, “Başkan Erdoğan’ın başlattığı ve çığ gibi büyüyen Milli Dayanışma Kampanyası, CHP’yi ve CHP medyasını kudurttu. 83 milyonun tek yürek olmasına kin kusanları millet asla unutmayacak!” denildi.
(8 Nisan 2020)
-Türkgün’den ateşli “infaz” savunusu
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin AKP ile infaz görüşmelerinde “kırmızı çizgi” olarak gördüğü organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’nın tahliyesini sağlayan ancak tutuklu gazeteciler Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Murat Ağırel, Hülya Kılınç, Ferhat Çelik ve Aydın Keser de dahil çok sayıda gazeteciyi kapsam dışında bırakan af düzenlemesi, Meclis görüşmelerinde muhalefetten tepki topladı. Türkgün gazetesi, “İP’in başı karantinaya alınmalı” manşetiyle İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i hedef gösterdi. Haberde, “TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edilen infaz indirimiyle kara propaganda yürüten ve düzenlemenin amacını çarpıtan İP Genel Başkanı Meral Akşener’e tepki yağdı” denildi. (6 Nisan 2020)
Türkgün, bir kez daha infaz düzenlemesi üzerinden muhalefete saldırdı, “Terör destekçilerinin peşine takıldılar” manşetiyle çıktı. Haberde, “CHP-HDP-İP; PKK ve FETÖ’yü şartlı ceza indirimi teklifine dâhil edebilmek için her yolu deniyor” ifadelerine yer verildi. (10 Nisan 2020)
-Salgında olumlu tablo çizme görevi üstlenen gazeteler
Koronavirüs salgınının Türkiye’deki yayılımı hakkında iktidar kaynaklarından beslenerek yayıncılık yapan tüm medya olumlu tablo çizmeye çalıştı. Mart ayında umrecilerle ilgili haberlerde olduğu gibi Nisan ayında da salgının gerçek durumuyla ilgili bilgiler kamoyundan gizlendi, manipülasyon yapıldı. Tüm iktidar yanlısı gazete ve televizyonların ana konusu olan bu olumlu tablo çizme göreviyle ilgili olarak öne çıkan birkaç örnek şöyle verilebilir:
Türkiye gazetesi “Büyükşehirlerde izolasyondan olumlu sonuçlar bekleniyor/ Anadolu’da azalıyor” manşetiyle çıktı. Oysa vaka sayıları ilerleyen günlerde Anadolu kentlerinde de artmaya devam etti.
Yeni Akit gazetesi “Tedbirlere uyarak sağlık yönetiminin başarısını destekleyelim/ Güzel günler yakın” manşetiyle çıktı.
Yeni Şafak gazetesi “Karantina virüsü yendi” manşetini attı. “Türkiye’de Kovit-19’a karşı karantinaya alınan belde ve köylerden iyi haberler geliyor. Dışarıya kapatılan izolasyon ve sosyal mesafe kurallarına uyan 10 yerleşim yerinde karanovirüs vakasına rastlanmadı. Salgın riski sona eren yerlerde karantina uygulaması kaldırılacak.” Oysa söz konusu yerleşim yerleriyle ilgili haberler bakanlık tarafından doğrulanmadı, karantina uygulamaları ilerleyen günlerde arttı. (10 Nisan 2020)
-Medyada “maske” manipülasyonu
Türkiye, koronavirüs salgını sürecinde 2 ayı geride bıraksa da, virüsle mücadelede etkili olduğu bildirilen 50 kuruşluk maskeye ne hekimler, ne sağlık çalışanları ne de yurttaşlar ulaşabildi. Ancak iktidar medyası, durumu manipülatif haberlerle gizlemeye çalıştı.
Sabah gazetesinin birinci sayfasından yayımladığı “Türkiye farkı” başlıklı haberde, “Salgından kırılan Batı ülkeleri, birbirlerinin maskelerini çalarken Türkiye milyonlarca vatandaşına eve teslim ücretsiz maske ulaştırıyor” ifadelerine yer verdi.
Takvim de aynı haberi “Maske düştü” başlığıyla manşetten yayımladı. Haberde, “Koronavirüs yerküreyi sarstı. Batı’da maske ve tıbbi cihaz savaşı çıktı. Herkes başka ülkelere ait gemileri, uçakları yağmaladı. Türkiye ise vatandaşlarına maskeleri bedava yolladı” denildi.
Yeni Şafak gazetesi de ertesi gün benzer bir haberi “Dünyada bir örneği yok” başlığıyla verdi. Haberde de, “ABD ve Avrupa başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde insanlar maske, dezenfektan, eldiven ve gıda ürünlerine ulaşamazken Türkiye, sosyal devlet farkını ortaya koyuyor. 65 yaş üstü yaşlılar ve kronik hastaların tüm ihtiyaçlarını karşılayan kamu çalışanları, Cumhurbaşkanlığı’nın ücretsiz dağıttığı kolonya ve maske için de mesai yaptı” ifadelerine yer verildi. (7-8 Nisan 2020)
-“Dünyadan minnet zilletten ihanet” manşeti
Yeni Akit, “Dünyadan minnet zilletten ihanet” manşetiyle çıktı. Haberde, “Dünyanın süper güçleri olarak nitelendirilen ABD, İngiltere, İspanya ve İtalya’nın da aralarında bulunduğu 45’ten fazla ülkeye tıbbi yardım malzemesi gönderen Türkiye’ye dünyadan minnet dolu açıklamalar gelirken, CHP, İYİ Parti ve HDP’den oluşan zilletin bileşenleri ise nankörce bir tutum sergiliyor” ifadeleri kullanıldı. (13 Nisan 2020)
-HDP ve CHP cezaevlerinde koronavirüs ölümlerinin sorumlusu gösterildi
Türkiye gazetesi, koronavirüs salgınında cezaevlerinde geç kalan önlemler nedeniyle hayatını kaybeden mahkûmlar üzerinden CHP ve HDP’ye saldırdı. “CHP tıkadı ölümler geldi” başlıklı birinci sayfa haberinde gazete, “HDP ve CHP, infaz paketini frenleyince cezaevlerinden acı haber geldi” denildi. (14 Nisan 2020)
-Sabah’tan Kılıçdaroğlu’na: O kafa hiç değişmedi
Sabah gazetesi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu, seçim dönemlerinde olduğu gibi 1992-99 yıllarındaki bürokratlığıyla hedef aldı. Manşetten verilen haberde, “SSK Genel Müdürlüğü döneminde vatandaşı hastane kapılarında süründüren CHP lideri Kılıçdaroğlu, Adana’daki paravan hastane rezaletini sahiplenerek hiç değişmediğini gösterdi” diye yazıldı. Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç kendi gazetesini köşesinde şu sözlerle eleştirdi: “Birinci sayfanın tepesinde ve sayfanın yarısından fazlasında “O kafa hiç değişmedi” diye manşet ve yanında o kafanın resmi.. Kemal Kılıçdaroğlu!. Altında giydir Allah giydir!. Hani “biz” olacaktık. “Birlik” olacaktık.. Bu sloganlar Başkan’a ait. Onu destekleyen gazete olarak, ülkeye örnek olmak, “Nasıl birlikte, nasıl beraber, nasıl ‘BİZ’ oluruz”a örnek olmak ve başta coronavirüsü, Başkanı ve iktidarı yıkmak için kullanmaya kalkan, bu yüzden Türkiye’nin fizik, moral ve ekonomik çökmesini bile göze alarak, ne lazımsa yapan münafıklara ders vermek görevi de bize, yani SABAH’a düşmüyor mu? Böyle bir dönemde siyaset yapılmaz… Millet can derdinde.”
(15-16 Nisan 2020)
-Koronavirüse karşın belediyeler üzerinden manipülasyon sürdü
Yeni Akit, “CHP’li belediyelerin sorumluluğunu bile AK Partili belediyeler üstleniyor / Salgının bütün yükü AK Parti’nin omuzlarında” manşetiyle AKP propagandası yaptı. Haberde, “Otobüs sefer sayılarını azaltan, metro vagonlarını yarıya indiren ve salgın için kritik bir öneme sahip olan Başakşehir Şehir Hastanesi’nin yolunu dahi yapmayan CHP’li Ekrem İmamoğlu’nun iş bilmezliğinin faturası AK Parti’ye çıktı. İmamoğlu’nun sorumluluğu altında olan tüm bina, durak, istasyon ve yapıların AK Partili belediyeler tarafından temizlenip dezenfekte edildiği ortaya çıktı” ifadeleri kullanıldı. (16 Nisan 2020)
-Sabah’tan şehir hastanesi propagandası: Mucizelere imza atıyor
Sabah gazetesi, koronavirüs salgını sürecinde şehir hastanelerinin propagandasına soyundu. “İlk göz ağrısından alkışlarla” manşetini atan Sabah gazetesi, “CHP yönetiminin ‘Zenginler için yapıldı’ diyerek karalamaya çalıştığı şehir hastaneleri, en modern cihazlarla koronavirüs tedavisinde de mucizelere imza atıyor” dedi.
(16 Nisan 2020)
-İstanbul’da kalabalık toplu taşıma kurgu-haberleri
Başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere üç büyükşehir belediyesinin koronavirüs salgını döneminde devreye soktukları sosyal devlet uygulamalarına karşı başlatılan karalama kampanyası, Nisan ayında da yoğun olarak sürdü.
Mart ayının sonunda kasıtlı olarak kalabalık binilerek çekilen fotoğrafların haberleştirilmesiyle başlatılan kampanyada Sabah gazetesi son olarak şu haberi yapmıştı:
“Görüntülerin gerçeği yansıtmadığını iddia eden İBB yönetimini yalanlayan yeni görüntüler geldi. Görüntülerde metrobüste yine sosyal mesafeye uyulmadığı görüldü. İBB’ye ve Ekrem İmamoğlu’na yeni görüntülerin ardından tepki yağdı…”
Tek merkezden yönetildiği izlenimi veren haberler önce Sabah gazetesi ya da A Haber’de yayına sokuluyor, ardından kopyalanarak Milliyet, Hürriyet internet siteleri, CNN Türk, Kanal D televizyonları dahil olmak üzere diğer tarafgir basının internet sitelerine ve ekranlarına taşınıyordu.
Sabah gazetesinde yayınlanan şu haberler de onlardan sadece birkaçıydı:
“İstanbul’da toplu taşıma araçlarındaki halen insan yoğunluğu devam ediyor. İBB’nin sefer sayılarını azaltması ve otobüs ile metrobüsleri garajlarda tutması sonucu metro, metrobüs ve otobüslerde yoğunluk yaşanıyor. Bugün sabah saat 06.30’da Avcılar Söğütlüçeşme Metrobüs Hattı’nda yine yoğunluk yaşandı. İşe gitmek zorunda kalan İstanbullu, sosyal mesafenin uyulmadığı yolculukta zor anlar yaşadı.” (16 Nisan 2020)
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sefer sayılarını azaltması ve otobüs ile metrobüsleri garajlarda tutması sonucu metro, metrobüs ve otobüslerde yoğunluk yaşanıyor. Sokağa çıkma yasağının kapsamı dışında kalan ve işe gitmek zorunda olan İstanbullular, sosyal mesafe kurallarına uyulmayan yolculukta zor anlar yaşadı. Sabahın erken saatlerinde işlerine giden İstanbullular, metrobüste corona virüs bulaşma korkusu yaşayarak işlerine ulaştı. Metrobüste yolcu sayısından kaynaklı sosyal mesafe de korunamadı. O anlar bir vatandaş tarafından görüntülenerek sosyal medyaya paylaşıldı.”
(18 Nisan 2020)
-İktidar medyasında Fahrettin Altun’u savunan haberler
İletişim Başkanı’nın nüfuzunu kullanarak evinin yanındaki arsayı kullanması ve kiralaması haberiyle ilgili sadece yargı harekete geçmedi. Aynı zamanda yandaş medya korosu da ilk günden itibaren Altun’u savunmak için elinden geleni yaptı. Kim daha çok savunacak yarışını ilk başlatanlardan biri Ersoy Dede oldu. 24 TV programcısı ve Akşam gazetesi yazarı Dede, sosyal medyada Altun’u savunurken yandaş olmayan basını şu sözlerle hedef gösterdi: “Bu; Cumhuriyet, Birgün, Tele1 gibi operasyon merkezlerine tavsiyem, Fahrettin Altun’un evinin olduğu mahalleye gidip sorsunlar. Mesela Şükriye Tutkun orada oturuyor. Sorsunlar mahalleliye, bakalım onlar ne anlatacak.”
(14 Nisan 2020)
Altun’un araziyi kiralaması ve kaçak yapılaşması iktidar ve muhalefet arasında yeni bir tartışma başlattı. CHP İstanbul İl Örgütü’nün de takip ettiği olayda, arsayı fotoğraflamak için Altun’un evinin civarına giden CHP Üsküdar İlçe Başkanı gözaltına alındı. İktidar yanlısı medya bu olayı önce “provokasyon”, sonra “kişisel özgürlüklere saldırı” daha sonra “kocası evde olmayan kadına taciz” olarak sundu. Sabah gazetesi “CHP’den yeni provokasyon” başlığıyla yayınladığı haberde, fotoğrafları çeken Suat Özçağdaş’ın “bu fotoğrafları kime servis edeceğinin bilinmediğini” yazdı.
(22 Nisan 2020)
Fahrettin Altun’un eşi Fatmanur Altun, sosyal medya hesabında şu mesajı paylaştı: “Ben bir anneyim. Her anne gibi çocuklarımın ve ailemin güvende olduğunu hissederek yaşamak istiyorum. Evimin ve ailemin mahremine girerek, çocuklarımın en temel güven duygusunu paramparça ederek ne elde edeceksiniz?! Elde ettiklerinizin hayrını görecek misiniz?! Tarifsiz üzgünüm.” Altun’un, çocuklarının güvenliğinden endişe ettiğini vurguladığı mesajına bazı gazeteciler de karşılık verdi. Kanal D Ana Haber sunucusu Buket Aydın, sosyal medyada, “Kocası evde değil; Cumhurbaşkanı ile görevde. Çocukları ile evde tek bir kadın. Bu yapılanı bana kimse açıklayamaz. Kınıyorum! Evde nasıl rahat edecekler şimdi. Fatmanur hanım isterseniz gelin bana kapım sonuna kadar açık” diye yazdı. (23 Nisan 2020)
-Başakşehir Şehir Hastanesi manşetleri: Gurur abidesi
Başakşehir Şehir Hastanesi’nin açılışı iktidar medyasında abartılı bir coşkuyla kutlandı.
Türkiye gazetesi, hastanenin hizmete açılacağı gün, “Harika eser, harika zamanlama… Bugün açılıyor / Daha iyisi olamazdı” manşetiyle çıkarken, haberde, “Virüsle mücadele ettiğimiz bugünlerde İstanbul’un en büyüğü olacak Başakşehir Şehir Hastanesi hizmete giriyor. Hastanenin yoğun bakım ünitesi Avrupa’da bile yok” denildi. Gazete ertesi gün de “Dev hastane hizmete girdi; sekizi de yolda / Gurur abidesi” manşetiyle çıktı. Bu kez de haberde, “Avrupa’da bile benzeri çok az olan İstanbul’un en büyük hastanesi Başakşehir açıldı. Virüse karşı elimiz güçlendi” ifadesi kullanıldı.
Sabah gazetesi, “Bu gurur hepimizin” manşetiyle çıkarken haberde, “En gelişmiş ülkeler salgın karşısında çaresiz kalırken Türkiye sağlıkta iki gurur abidesine imza attı. Başakşehir’deki 2 bin 682 yataklı Avrupa’nın en büyük şehir hastanesini açtık. Yerli ve milli solunum cihazını seferberlik ruhuyla 15 günde ürettik” ifadelerine yer verdi.
Türkgün gazetesi de aynı haberi yine manşetten aynı başlıkla “Cumhur ittifakı ile hep bir adım yükseğe / Bu gurur hepimizin” başlığı ile paylaştı.
Yeni Akit de hastane açılışı haberine “Dünyada benzeri yok” manşetini uygun buldu. Haberde de, “Toplam 2 bin 682 yatak kapasiteli son teknoloji donanıma sahip Başakşehir Şehir Hastanesi’nin ilk etabı dün hizmete girdi. Salgın illetiyle boğuşan dünya ülkelerinin gıptayla izlediği dev sağlık tesisi, koronavirüsle mücadeleye büyük katkı sağlayacak. Avrupa’nın tek kampüste en fazla yoğun bakım kapasitesine sahip hastanesi olan tesis, dünyanın sayılı sağlık üslerinden biri olacak” denildi. (20-21 Nisan 2020)
-Hürriyet’ten parayla haber teklifi tepki çekti
Can Yayınları sahibi Can Öz, Hürriyet gazetesi adına bir ajanstan aldığı e-postayı paylaştı. Tanıtım metninde, Hürriyet gazetesinde “Türkiye’nin en iyi işverenleri” içinde yer almak isteyenlerle haber röportajları yapılacağı, gazetede “bu bir ilandır” ibaresi olmadan yayınlanacağı belirtiliyordu. (20 Nisan 2020)
Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan ise mektubu yalanlamadı, şöyle savundu: “Hürriyet’in küçük ve orta boy işletmelere ulaşmak için bir yılı aşkın bir süredir çalıştığı bir ajans, birkaç küçük işletmeye bir mektup yazmış… Hürriyet, hiçbir reklam verenin, reklama dayalı işini, ‘bu bir ilandır’ ibaresi koymadan yayınlamaz. Söz konusu mektubun, fiiliyatta hiçbir karşılığı yok, olamaz.” (22 Nisan 2020)
-İmamoğlu’nu karalama amaçlı kurgu haber
Başta üç büyükşehir olmak üzere CHP’li belediye başkanlarının koronavirüs salgınındaki tüm icraatlarını karalamaya çalışan iktidar yanlısı basın bu kez kurgulanmış röportajın nasıl yapıldığını açık etti. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun koronavirüs salgınında hem üreticiye hem de tüketiciye katkı olması amacıyla Mersin’den 100 ton limon almasını karalamaya çalışanlar sözde üretici konuşuyormuş gibi televizyon haberi çekti. Ancak bu sırada kayıtta olan bir cep telefonuyla röportaj değil ezber cümlelerle kurgu yapıldığı ortaya çıktı. (24 Nisan 2020)
Haberi, AKP’ye yakınlığını gizlemeyen kameraman Mahmut Dölek ve arkadaşı üretici kılığına girerek, yandaş medyaya servis etmek amacıyla çekmişti. İmamoğlu’nun avukatı, Dölek hakkında suç duyurusunda bulundu. (25 Nisan 2020)
Olayın kendilerine bir komplo olduğunu öne süren AKP Mersin il örgütü de çekimi yapanlar hakkında suç duyurusunda bulundu. 3 kişi gözaltına alındı. Sabah gazetesi bu olayı, “CHP’li Ekrem İmamoğlu’na kumpas olduğu iddia edilmesine rağmen AK Parti’ye kumpas çıkan limon videosu ile ilgili operasyon başlatıldı” spotuyla yayınladı (26 Nisan 2020)
Yeni Akit, “Toplumu kutuplaştıran CHP, trolleri aracılığıyla onlarca mizansene, yalan habere ve provokasyona imza atıyor / KonTROLlü fitne” manşet haberinde limon komplosunu konu alarak CHP’yi karaladı. Haberde, “Geceleri ev dikizleyen, gündüzleri limon bahçesinde tiyatro sergileyen, işine giden gariban vatandaşı bile ‘kötülük çetesi’ olarak adlandıran CHP, halkı galeyana getirmek için her türlü maskaralığa başvuruyor. Milli menfaatleri görmezden gelerek her meseleden siyasi rant elde etmeye yeltenen CHP, bazen limoncu, bazen sokak satıcısı, bazen şehit yakını, bazen de müftü karısı olarak algı oluşturmaya çalışıyor” ifadeleri kullanıldı. (29 Nisan 2020)
-Sabah, gerçek dışı ekonomik tabloyla manipülasyon yaptı
Hükümetin, koronavirüs salgını sürecinde kapanan işyerleri nedeniyle işsiz ve aşsız kalan yurttaşa asgari ücretin ancak yarısı oranında “şartlı” destek veren, işten atmaya yasak ama ücretsiz izne serbesti getiren düzenlemeleri tepki topladı. Ancak Sabah gazetesi yine ekonomik manipülasyonla göz doldurdu. “200 milyarlık devlet kalkanı” manşetini atan gazete, haberinde, “Koronaya karşı başarısıyla dünyada öne çıkan Türkiye, ekonomik destekte de dar gelirliden işsize; esnaftan iş adamına hiçbir vatandaşı çaresiz bırakmadı” denildi. (26 Nisan 2020)
-“Teke Tek rezillik” haberi
Türkgün gazetesi “Teke Tek rezillik” başlıklı birinci sayfa haberiyle İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i Teke Tek programında konuk eden Gazeteci Fatih Altaylı’yı hedef aldı. Haberde, “Habertürk TV’de Fatih Altaylı’nın, İP Genel Başkanı Meral Akşener’i konuk ettiği programında ülkücü harekete yönelik gerçeklerle ilgisi olmayan ifadelerine MHP’den sert tepki geldi” denildi. Haberde, “Habertürk TV’nin İP-HDP-CHP’nin borazanlığını yaptığı” öne sürüldü. (30 Nisan 2020)
TEHDİT, HAKARET, HEDEF GÖSTERME, ŞİDDET
-Sabah yazarı gazetecileri hedef gösterdi
Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna, Deutsche Welle, BBC Türkçe, Independent Türkçe, Sputnik’i basın ve düşünce özgürlüğü adı altında kara propaganda yapmakla suçladığı yazısında FOX TV’yi Fetö’cü olmakla, Fatih Portakal’ı da sosyolojiyi zehirlemekle suçladı. “Koronavirüs nedeniyle milletimiz can derdine düşmüşken o bölücülük peşinde. Şu ifadesine bakar mısınız: ‘Gerek merkezi hükümetler gerek yerel hükümetler…’ diye suçlamalarda bulunan Salih Tuna, “sinsi algı operatörü” dediği Portakal’a devletin sessiz kalamayacağını yazdı. (2 Nisan 2020)
-Antalya’da gazeteci Ceren Deniz’e saldırı
Antalya’da Hürriyet Akdeniz muhabiri Ceren Deniz, Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde özel güvenlik görevlilerinin saldırısına uğradı. Görevli gittiği hastanede fotoğraf makinesine el konulmaya çalışıldı, fiziksel şiddete maruz kaldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği Antalya Şubesi, Deniz’e yönelik saldırıyı kınayan açıklamasında, “Gazeteciler doğru bilgiyi kamuoyuna ulaştırmakla yükümlüdür. Bu amaçla büyük sorumluluk alan meslektaşlarımız koronavirüs tehdidine rağmen doğru haber için sahada çalışmaya devam ediyor” uyarısı yaptı. (3 Nisan 2020)
-İzmir’de gazeteci Tanrıverdi’ye saldırı
Çağrı Haber Gazetesi sahibi Ulvi Tanrıverdi, İzmir Menemen’de fiziksel saldırıya uğradı. Tanrıverdi hastaneye kaldırıldı, saldırgan gözaltına alındı. Tanrıverdi’nin yazılarında ilçede yaşanan yolsuzluk olayları öne çıkıyordu. TGS saldırıyı kınadı, “Menemen’de gazeteciye yapılan fiziki saldırı, halkın bilgi ve haber alma hakkına saldırıdır. Yerel demokrasinin yerleşmesine saldırıdır. Gazetecilerin özgür çalışamadığı ortamda demokrasiden söz etmek mümkün değildir” açıklaması yaptı. (12 Nisan 2020)
-Sabah yazarlarından sokağa çıkanlara hakaret
Koronavirüse karşı alınan ilk sokağa çıkma yasağı kararının uygulanmasından hemen önce 10 Nisan Cuma akşamı telaşla sokağa çıkıp alışveriş yapan vatandaşlara iktidardan beslenen basında hakaretler yer aldı. Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıç, “Şimdi de, yasağı çiğneyen ayıları televizyondan gülerek izlemiyor muyuz? Marketlere hücum edenleri, ekmek kuyruğunda tekme tokat birbirine girenleri” diye yazdı. Gazetenin bir başka yazarı Mehmet Barlas da “zeka özürlüler” ara başlığı altında şöyle yazdı: “Yasağı dinlemeyip sokağa çıkan veya gizli olarak açık tutulan marketlere tıkışanlar da, polis zoruyla evlerine gönderildiler… büyük çoğunluk Koronavirüs salgınını umursamadıklarına göre bunlar zeka özürlü olmalılar” diyerek televizyon haberlerinden izledi.” (12 Nisan 2020)
-Cumhurbaşkanı gazetecileri tehdit etti, virüse benzetti
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan 13 Nisan tarihli kabine toplantısının ardından yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında, iktidara eleştirel bakışla gazetecilik ilkelerini sürdürmeye çalışan basını hedef aldı:
“Salgın önlemlerini bahane eden kimi medya kuruluşları, haberleri ve köşe yazarlarıyla, hep yaptıkları gibi kendi ülkelerine karşı adeta savaş açtığını görüyoruz. Ülkemizin bu kritik dönemindeki mücadelesine katkı sağlamak yerine hepsi de yalan veya yanlış bilgilerle sürekli kin kusmak, virüsten daha tehlikeli bir hastalığın işaretidir. Şeffaflığı bozmaya çalışanların amacı, özellikle de bu amacın, gerçeği aramak değil, bozgunculuk yapmaktır. Her gün karanlık ve kirli zihniyetlerinin ürünü yayınlarla milletimizin kafasını bulandırmaya, gönlünü karartmaya çalışan bu tür hezeyanlara, emin olunuz, başka ülkelerde bir gün bile izin vermezler. Bir dönem kendilerini ülkenin tek sahibi sanan ve hala aynı kibirli tavırla hareket eden bu hastalıklı zihniyetin sahiplerine diyorum ki: ‘Düşün artık milletin yakasından. Her darbenin, her vesayetin arkasında siz vardınız. Her kaosun, her kargaşanın arkasında siz vardınız. Milletin değerlerine, mukaddesatına, onuruna yapılan her saldırının tetikçisi sizdiniz. Yıllardır yaptığınız işin adı gazetecilik değil, şeamet tellallığıdır.’ Ama artık bu devir sona erdi. Ülkemiz sadece koronavirüsten değil, aynı zamanda bu medya ve siyaset virüslerinden de inşallah kurtulacaktır.” (13 Nisan 2020)
-Akşam yazarı Erdoğan’la aynı gün FOX’a yüklendi: Lisansı iptal edilsin
Akşam gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, terör örgütleriyle ve ABD ile gizli ilişkileri olduğu gerekçesiyle FOX TV’nin lisansının iptal edilmesi gerektiğini savundu. “FOX TV’nin lisansı iptal edilmelidir” başlıklı köşesinde özetle şunları yazdı: “Sürekli kaos ve iç kargaşa kovalayan (kaosu ve iç kargaşayı siyaset yordamı haline getiren), dolayısıyla giderek bir milli güvenlik sorununa dönüşen bu kanalın lisansı gözden geçirilmeli, hatta iptal edilmelidir…. Dolayısıyla biz de, Gezi ve 17/25 Aralık’tan başlayarak, ülkenin altını oymaya çalışan girişimlerin tümünde “aktör” olarak pozisyon almış, hatta 15 Temmuz darbesini tedvire memur edilmiş bu ‘düşman’ kanala izin vermemeliyiz.”
(13 Nisan 2020)
-Halk TV ve FOX TV yine hedef gösterildi
Yeni Şafak gazetesi yazarı, eski polis istihbarat yöneticisi Bülent Orakoğlu Halk TV ve FOX TV’yi yine hedef gösterdi. Halk TV ve FOX TV’ye yönelik saldırganlığı sürekli hale getiren Orakoğlu, önce Halk TV için MİT’e görev düştüğünü öne sürdü. “Burada MİT’e de önemli görevler düşüyor. Halk TV’nin bu kurgu veya kumpas videosunun yurt dışında hangi ülkelerde hangi terör örgütleri ile bağlantılı ülke ve televizyon kanallarında yayınlanacağı önem taşıyor” diye yazan Orakoğlu, RTÜK cezalarının artık etki etmediğini öne sürerek “CHP Türkiye için nasıl milli güvenlik sorunuysa Halk TV’de bu sorunun önemli bir halkasıdır” dedi. (6 Nisan 2020)
Orakoğlu bir başka yazısında da Halk TV ve FOX TV’nin koronavirüsle ilgili Sağlık Bakanı açıklamaları üzerinden kurgulanmış kasetlerle dezenformasyon yaptığını savundu ve “Onların asıl görevleri ülkemizde KAOS ve siyasi istikrarsızlık yaratmak! Bu konuda medyaya intikal etmiş onlarca örnek var. Halk ve FOX TV’nin Kovid-19 salgınında neden Türkiye gerçeklerini çarpıtarak gözgöre göre asparagas haberlere yer vermesinin arka planında ne var? AK Parti ve Erdoğan düşmanlığı mı yoksa dış güçlerle işbirliği mi? Tahminim her ikisi de doğru” diye yazdı. (13 Nisan 2020)
-Fetullah Gülen’in eski sözcüsü Portakal’ı hedef gösterdi: “Tetikçi, etki ajanı”
ABD’de güvenliği sağlanan dinci terör örgütü lideri Fetullah Gülen’in bir dönem sözcülüğünü yapan Hüseyin Gülerce, FOX TV’yi ve ana haber sunucusu Fatih Portakal’ı hedef gösterdi, ajan olmakla suçladı. Star gazetesindeki köşesinde Portakal için “FOX TV’de gazeteciliği tetikçilik olarak kullanan bir etki ajanıdır. Haber sunuyormuş gibi yapıp psikolojik harbin bütün usullerini kullanmakta ve düşmanın beşinci kolunun yapacağı her melaneti işlemektedir” diye yazan Gülerce, Cumhurbaşkanının “Ülkemiz sadece koronavirüsten değil, aynı zamanda bu medya ve siyaset virüslerinden de inşallah kurtulacaktır” sözlerini hatırlattı. “Bundan böyle Portakal’a da asla müsamaha gösterilmemelidir. Evet, bu ABD menşeli kanalın lisansı iptal edilmelidir” ifadelerini kullanan Gülerce, “Sayın Cumhurbaşkanı’ndaki bu kararlılığı görmeyenler bir kez daha düşünsünler” dedi. (16 Nisan 2020)
-Ses Kocaeli gazetesine silahlı saldırı
Kocaeli’de yayın yapan Ses Kocaeli gazetesine silahlı saldırıda bulunuldu. Sabaha karşı, binada kimse yokken düzenlenen saldırıda kimliği belirsiz kişiler bina girişine silahla ateş açtı ardından kaçtı. Gazetenin kurucularından Güngör Aslan, bir hafta geçmesine karşın faillerin yakalanamamasını eleştirdi, şunları yazdı: “Kim oldukları konusunda en küçücük bir fikrim yok. Neden mi? Çünkü bu kentte tekerine taş koyduğumuz, gerçek yüzünü kamuoyuna gösterdiğimiz ve de bu kentin rantını yedirmemeye çalıştığımız o kadar çok insan var ki?” (20-27 Nisan 2020)
-Cumhuriyet’e FETÖ suçlamasıyla saldırı
İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un usulsüzlüğünü “Boğazda kaçak var” haberiyle ortaya çıkaran Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırılar ve Altun’u savunma yarışında Akşam gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, “Cumhuriyet hala FETÖ kontrolünde” başlıklı yazı kaleme aldı. Özetle şunları yazdı: “Devletin ‘güvenlik sorunu’ olarak gördüğü hiçbir örgüt bu gazetenin ilgi alanına girmedi. Bir tek ‘kumpas’ haberi yayınlamadılar… Bir tek dinleme skandalına yer vermediler… Pensilvanya’ya hicret ettiğini söyleyen sahtekârla ilgili, ‘laf ola beri gele’ kabilinden de olsa, herhangi bir itiraz geliştirmediler. Bu konuda hâlâ tavana bakıyorlar. Sürekli ‘meşruiyete’ saldırdılar ve bunu sistematik hale getirdiler. Kemalizm’i ‘koruyucu kalkan’ olarak kullanmalarına bakmayın. Cumhuriyet hâlâ FETÖ’nün kontrolündedir.” (20 Nisan 2020)
Cumhuriyet’e saldırılar Kekeç’le sınırlı kalmadı. Yeni Şafak yazarı Bülent Orakoğlu da “Devlete meydan okuyan zihniyetin 3’üncü halkası mı?” başlıklı yazısında “İletişim Başkanı’nın hukuka aykırı olarak fotoğraflandığı evi gazetelere servis edilerek açık adresi haber metni içinde terör örgütlerine hedef gösterircesine verilmesi açık bir tehdit olarak algılanmalıdır. Zira Cumhuriyet Gazetesi’nin sicili bu anlamda hiç de temiz değildir” ifadelerini kullandı. Diğer muhalif yayıncıları da suçlayan Orakoğlu, “Fahrettin Altun ve ailesinin başta FETÖ, PKK ve DHKP/ terör örgütlerine karşı hedef gösterilmesinin hesabı da bu arada sorulmalıdır. Zira Cumhuriyet Gazetesi, Halk ve FOX TV’nin ortak paydası FETÖ, DHKP/C ve PKK terör örgütleri ile iltisaklı olmalarıdır” diye yazdı. (20 Nisan 2020)
Cumhuriyet gazetesi artan ithamlar üzerine “Cumhuriyet yolundan dönmez” başlıklı bir yazı yayınladı. Yazıda şu ifadelere yer verildi: Cumhuriyet gazetesi, bildiği yoldan döneceğine ölümü yeğ tutar. Cumhuriyet gazetesini kapatmak mı istiyorsunuz? Her şey elinizde, “kuzu-kurt hikâyesi” örneğinde olduğu gibi yapabilirsiniz. Ama bu, siyasal iktidara bir şey kazandırmaz. Zaten basın özgürlüğü karnesi tartışılan Türkiye, 96 yıllık gazeteyi kapatırsa, bütün dünyada eleştirilerin hedefi haline gelir. Bütün dünyada bir referans gazetesi olan Cumhuriyet gazetesi, artan “itibarı” ve “etkinliği” ile yoluna devam edecektir.” (27 Nisan 2020)
-Sabah gazetesi FOX çalışanlarını hedef gösterdi
Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna, FOX TV çalışanlarını hedef göstermeyi sürdürdü. Ana haber sunucusu için bölücü, ekonomik sistem suikastçısı, bozguncu, Mehmetçik’i sırtından hançerleyen gibi ifadeler kullanan Salih Tuna, haber merkezi için de “Haber merkezi değil 5. kol faaliyet merkezi gibi” ifadelerini kullandı. Tuna, FOX Haber’e yapmadığı haber için de yüklenerek, “İş bu Amerikan Portakalı ne Başakşehir Şehir Hastanesi’ni ne de Yeni Solunum Cihazı görüntülerini yayımladı. ‘Allah’ını seven defansa gelsin’ paniğiyle bu ‘güzellikleri’ gizlemeye çalıştı…. Yetmedi, bizzat kendisi akıl almaz ‘yorumlarla’ Cumhurbaşkanımıza pislik attı durdu. Hem de Pensilvanya ve Kandil’in izlemeye doyamayacağı rezillikte” diye yazdı. (23 Nisan 2020)
-Ankara Barosu’na saldırılar ve hedef gösterme
Diyanet’in hutbesindeki ifadeleri eleştiren Ankara Barosu’na yönelik saldırılar iktidardan beslenen medyada hedef göstermeye dönüştü.
“Alçaksınız, düşmansınız, İslamofobiksiniz” manşetiyle çıkan Yeni Şafak gazetesinin genel yayın yönetmeni İbrahim Karagül, “Sokakta, gördüğünüz her yerde, yüzlerine tükürün” başlıklı köşe yazısında özetle şu ifadeleri kullandı: “Bu alçaklar kalkmış İslâm’a, Müslümanlara saldırıyor, küfrediyor… Ankara Barosu’nun yayınladığı o bildiri; bugüne kadar Avrupa’da örneklerini gördüğümüz en aşırı saldırı türünden biridir. İslâm’la Savaşın Türkiye cephesi… 30 yıldır “Müslüman soykırımı” yapanlar Ankara Barosu’nda mı örgütleniyor?.. Görülmemiş bir toplumsal reaksiyon şarttır… O avukatların, avukatlık ruhsatları da iptal edilmeli. Çünkü onlar bu ülkeyi hak etmiyorlar. Bunların hiçbirisi mi olmadı. Sokakta, gördüğünüz yerde, yüzlerine tükürün.”(28 Nisan 2020)
Akşam gazetesi köşe yazarı Turgay Güler, “Sesiniz çıksın yahu” başlıklı yazısında özetle şöyle dedi: “Çok vahşi bir kültürel soykırımla karşı karşıyayız. Bir bahaneyle bütün değerlerimize aleni savaş açtılar. Sen itiraz etmeyince, ses çıkarmayınca, tepki koymayınca yüz buldular, cesaretlendiler. Yüce kitabına dil uzatır hale geldiler. Bilmem farkında mısın?” (28 Nisan 2020)
-CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu Akşam’da hedef gösterildi
İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un evinin yanındaki boğaz manzaralı arsayı kullanmaya başlamasıyla ortaya çıkan tartışmada iktidardan beslenen yayın organlarında CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da hedef gösterildi. Akşam gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, Kaftancoğlu’nun terör örgütleriyle iç içe olduğunu öne sürdü ve ”Bu kadın niye içeride değil” başlıklı bir yazı yazdı. Yazıda özetle şöyle dedi: “Bu ithamların yanında ‘hanımefendi’ ifadesi biraz sakil (ve karikatür gibi) duruyor ama elden gelen bir şey yok… Kısacası, korkunç bir kadın. Başlıkta sorduğum soru bakidir. Röntgencilik, taciz işlerini geçelim. Bu kadın terör suçu işlemiştir (kamu görevlisinin evine ‘keşif’ yaptırmıştır) ve şu an içeride olmalıdır.” (28 Nisan 2020)
-CHP’li Özgür Özel hedef gösterildi: “Özel darbe imasıyla tehdit etti”
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Meclis’teki basın toplantısında iktidarın liyakati hiçe sayan atamalarını eleştirdi, şunları söyledi: “Saray rejiminin, saray düzeninin sonu geliyor. O son, Atatürk’ün kemiklerini sızlatacak bütün bu atamaların bütün bu liyakatsizliklerin de sonunu getirecek. Herkes şunu bilsin, bütün devlet memurları, görevini devlet memuru gibi yapan devlet memurları, hangi ülkeye hizmet ettiğini bilen çok değerli bürokratlar hiç korkmasınlar, Türkiye Cumhuriyeti devleti gelir saat gibi işlemeye başlar, o saatin en kıymetli çarkları da siz olursunuz eğer ki koltuğunuza liyakatle oturdunuz ve devletinize sadakatle çalışıyorsanız.” Özel’in bu sözleri iktidar ve sözcüleri tarafından “darbe tehdidi” olarak yorumlandı ve iktidardan beslenen tüm basın-yayın korosu tarafından Özel, hedef gösterilerek eleştirildi. (30 Nisan-1 Mayıs 2020)
A Haber, önce “CHP’li Özgür Özel darbe imasıyla tehdit etti AK Parti ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun’dan tepki geldi” başlıklı haber yayınladı. Ardından A Haber internet sitesinde “CHP’li Özgür Özel darbe imasıyla yeniden gündemde! İşte “Atatürkçüyüm” diye geçinen Özgür Özel’in karanlık sicili” başlığıyla verilen haberde Özgür Özel için hazırlanan 15 dakikalık video da yer aldı. A Haber televizyonu da haberi, “CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in geçmişte de benzer vukuatları var. Şimdi Özel’in CHP’deki rolüne daha yakından bakıp onu parti yönetimine taşıyan gelişmeleri Analiz haberimizde birlikte göreceğiz” sunumuyla ekrana getirdi. Haberde, “Türk siyasetindeki hastalıklı bir yapı muhalefetin tüm hücrelerini ur gibi sarıyor ne CHP ne Grup Başkanvekili Özgür Özel bırakın kendine çeki düzen vermeyi, yalanla iftirayla manipülasyonla, alicengiz oyunlarıyla siyasete yön verme derdinde…. Özgür Özel’in siyasi geçmişine baktığımızda bunun neden mümkün olamayacağını net şekilde görebiliyoruz” ifadelerine yer verildi. Haberde sık sık MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin arşiv kayıtları kullanıldı ve Özel’den söz ederken Bahçeli’nin “Bunların alayının alnını karışlamak, karşılarına dikilmek bizim için farz olacaktır” gibi ifadeleri ekranda yinelendi. (30 Nisan 2020)
-MHP’li Enginyurt, gazeteci Altaylı’yı tehdit etti
Gazeteci Fatih Altaylı, ‘Diyanet vergisi’ başlığıyla HaberTürk gazetesinde yayınlanan yazısı nedeniyle MHP Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt tarafından tehdit edildi. Enginyurt, Twitter’daki sosyal medya hesabından “Fatih Altaylı, yarınki yazında cenazemi camiden kaldırmayın diye vasiyet et. Aksi halde, senin için hoş olmaz. Seni en iyisi yaksınlar. Toprakta bile pislik bulaştırırsın. @HaberturkTV sahibi Turgay Ciner, sen ve senin başıboş havlayan itinden tiksindik. Ülkücü düşmanlığı size prim kazandırmaz. Fatih Altaylı denilen kendini beğenmiş zavallı. Bir Ülkücü olarak, gördüğüm ilk yerde düşman muamelesi göreceksin.” sözleriyle tehditler savurdu.
(30 Nisan 2020)
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİNİ, KADIN DÜŞMANLIĞINI VE İSTİSMARI MEŞRULAŞTIRMAYA YÖNELİK HABERLER
-Kadın ve cinsiyet özgürlüğü düşmanlığının hedefinde Netflix var
Yeni Akit gazetesi Netflix ve onun üzerinden cinsiyet temelli gericiliğini ve düşmanlığını sürdürdü. Saldırganlığı iş haline getiren gazete, bu kez yerli yapım olması nedeniyle Aşk 101 dizisini hedefe koydu. “Eşcinsel propaganda yapıldı! Netflix’in yeni dizisine büyük tepki” başlıklı haberde “Netflix’in 3. Türk yapımı dizisi olarak duyurduğu Aşk 101 adlı dizi sosyal medyada büyük tepkiye neden oldu. Sapkınlığı dünyaya virüs gibi yayma görevi üstlenen Netflix’e tepki gösteren sosyal medya kullanıcıları üyeliğini iptal etmeye başladı. ” denildi. (9 Nisan 2020)
-Akit hem Netflix’e hem LGBTİ+ bireyleri hedef gösterdi
Yeni Akit, “Dijital fitne Netflix, Ramazan’ın ilk günü sapkın bir dizi yayınlayacak / Net provokasyon” manşetiyle Netflix’i hedef gösterdi. Haberde, “Eşcinsel sapkınlığı yaygınlaştırmak için 17.3 milyar dolarlık kaynak ayıran dijital fitne ekranı Netflix platformunun, Türk oyuncuların başrolünde olduğu ‘Love 101’ adlı sapkın diziyi Ramazan ayının ilk günü yayınlayacağını açıklaması büyük tepkiye neden oldu. Hukukçular, RTÜK’ün ahlâksızlığı önlemek için harekete geçmesini istedi” ifadeleri kullanıldı. (11 Nisan 2020)
-Aşk 101 dizisi üzerinden ayrımcı saldırganlık sürüyor
Yeni Akit gazetesinin başını çektiği cinsiyet temelli ayrımcılık ve saldırganlık pek çok iktidar yanlısı yayında yer almaya başladı. Yeni Akit, Aşk 101 dizisini hedef gösterdiği yayınlarının ardından, Radyo Televizyon Üst Kurulu Başkanı Ebubekir Şahin’e bu diziyle ilgili görüşlerini sordu. Şahin, “Uyardık, gözümüz üzerlerinde. Çocuk ve gençlerin fiziksel ve ruhsal gelişimlerine olumsuz etki edebilecek yayın içeriklerine göz yummamız mümkün değildir. Kırmızı çizgilerimiz bellidir. RTÜK yönetimi olarak toplumumuzu rahatsız edecek her türlü yayın içeriğine geçit vermemekte kararlıyız” dedi.
A Haber de ayrımcılığı, ötekileştirmeyi, hedef göstermeyi ve saldırgan dilini sürdürdü. RTÜK Başkanı’nın açıklamasını haberleştiren A Haber “Netflix Türkiye tarafından çekimleri tamamlanan ‘Love 101’ isimli sapkın dizi 24 Nisan’da gösterime girecek. Ramazan’ın ilk günü yayınlanacak olan dizi, Türk oyunculardan oluşurken, LGBTİ’li bir sapkını canlandıracağı iddia edilen karakterlerden birinin isminin Osman olması dikkat çekiyor” ifadelerini kullandı. (13 Nisan 2020)
-Çocuk evliliklerine meşruiyet ve af amaçlı haber bombardımanı
Meclis’te görüşülen ceza infaz süresini kısaltan kanun ve ikinci yargı paketi nedeniyle çocuk istismarcılarını cezaevlerinden kurtarmak isteyen kesim harekete geçti. İslami yaşam tarzı bahanesiyle, dini nikâhla çocukları ya da çocuk yaşta kızlarla yetişkin erkekleri evlendirenler, tecavüz/taciz mağduru çocukla evlendirilen failler ve destekçileri bir anda koro halinde ses vermeye başladı.
Koroya devletin haber ajansı Anadolu Ajansı da katıldı. “Erken yaşta evlenen kadın eşinin cezaevinden çıkacağı günü bekliyor” başlıklı haberde, hakkında kamu davası açılarak “çocuğun cinsel istismarı” ve “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” gibi suçlardan 11 buçuk yıl ceza almış hükümlü ve çocuk yaşta evlilik savunuldu. Ajans bir başka haberinde 14 yaşında dini nikâhla evlenen mağdur kadının “Yasa çıkmazsa çocuklarımızın babasız büyümesine neden olacaklar. Çocuklarım baba diye ağlıyorlar” sözlerine yer verdi. Yine aynı konulu başka bir haberinde de “erken yaşta evlendiği için eşi cezaevine giren 22 yaşındaki kadın, ‘babasını işte bilen’ kızıyla mutlu bir haber almayı umut ediyor” diye yazdı. (16 Nisan 2020)
Milli Gazete “Çocuklar babalarını bekliyor / Mağduriyetten öte zulüm” manşetiyle çıkan, haberinde “Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren yeni infaz kanunu ile genç evlilik mağdurlarının umutları yıkıldı. Yıllardır eşlerinin hapisten çıkması için mücadele veren 8 bin aile, yeni infaz kanununda beklediğini bulamadı. Kanunla 90 bin mahkûm serbest bırakılırken, yuvasına bakması gereken babalar cezaevinde kaldı” dedi.
Milat gazetesi de aynı haberi manşetten “Onlar tecavüzcü değil evlatlarımızın babası / Bitmeyen dram” başlığıyla verdi. Haberde de, “Kaçarak evlenip yuva kurdular. Resmi nikâh kıydıktan 8 yıl sonra hapishaneye konuldular. İnfaz düzenlemesinden yararlanamayan erken yaşta evlilik mağdurları yalvarıyor: Yavrularımızı babasız bırakmayın!” ifadeleri kullanıldı. (17 Nisan 2020)
-LGBTİ bireylere ayrımcılık ve Netflix’in hedefte
A Haber, “Netflix rezilliğe devam ediyor! Ramazan ayında yayınlanan Türk yapımı Aşk 101 dizisinde mide bulandıran sahneler” başlıklı haberinde “Çocukların izlediği bu yapımlarla onları zihinsel yönden etkileyerek bu sapkınlıkları normalleştiren Netflix, bu yöntem ile geleceğin toplumunu dizayn etmeye çalıştı” İfadelerini kullandı. Haberde ayrıca, “Gay, lezbiyen, biseksüel ilişkiler normalleştirilerek ‘aşk’ maskesi altında izleyiciye sunuldu. Bu yayınlarla sapkın ilişki türleri bilinçaltına ‘normal ilişkiler’ olarak kazındı. LGBT propagandası yapılan bu yapımlar ile dünya genelinde normalleştirilen bu ilişki türlerinin yaygınlaşması amaçlandı” sözleriyle ayrımcılık yapıldı. (27 Nisan 2020)
-İktidar medyası, LGBTİ bireyleri lanetleyen Diyanet’i savundu
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın cuma hutbesinde LGBTİ bireyler ve evlilik dışı ilişkilerle ilgili “İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti? Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesi” ifadelerini kullanmasına Ankara ve İzmir Barolarının yanı sıra toplumun pek çok kesiminden sert tepki geldi. Ancak AKP kanadından arka arkaya yapılan açıklamaların ardından iktidar medyası günlerce Diyanet savunusuna soyundu.
Milli Gazete, “Yasalarımız Avrupa Birliği’ne uyarlanınca Diyanet İşleri Başkanının sapkınlığı eleştirmesi de suç sayılır oldu / Cüreti ABlerinden alıyorlar” manşeti ile çıktı. Haberde, “Kuran’ı Kerim’de lanet edilen zinanın AB uyum yasaları çerçevesinde suç kapsamından çıkartılmasının ardından özellikle homoseksüellik Türkiye’de cüret kazandı. Kanundaki boşluktan yararlanan ve pervasızlıklarını artıran bu çevreler, son olarak Diyanet İşleri Başkanının cuma hutbesinde zina ve homoseksüelliğin Kuran’da lanetlendiğini söylemesine karşın suç duyurusunda bulundu” ifadeleri kullanıldı. Haberde, “Eşcinselliğin lanetlendiğini Diyanet söylemeyecek de kim söyleyecek!” ve “Diyanetimizin de başkanımızın da yanındayız” alt başlıkları kullanıldı.
Sabah gazetesi birinci sayfasından “Ramazan ayında din düşmanlığı” başlıklı tehlikeli bir provokatif habere imza attı. Haberde, “Ankara Barosu’nun Ali Erbaş’a yönelik linç kampanyasına CHP ve HDP de katıldı. İğrenç saldırıya karşı millet tek yürek oldu” denildi.
Milat gazetesi de manşetten “İslamiyet düşmanı sapkınlar unutmasın: Bu köy değneksiz değil” başlıklı tehdit içerikli bir haber yayımladı. Haberde, “Allah’ın Kuran’ı Kerim’de lanetlediği eşcinselliği eleştirdiği için saldırıya uğrayan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’a destek çığ gibi. Millet, ibresi kaymış sapıkların niyetini iyi biliyor” ifadesine yer verildi.
Yeni Şafak gazetesi de manşetten Ankara Barosu’nu hedef alarak, “Alçaksınız, düşmansınız, İslamofobiksiniz” başlığını attı. Haberde de, “Ankara ve İzmir Baroları, hutbede İslam’ın eşcinselliği lanetlediğini ve zinanın haram olduğunu söyleyen Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı linç etmeye kalktı. Ankara Barosu, ‘Sesi çağlar öncesinden gelen bu şahıs’, ‘Zihinsel ve dogmatik sınırlara sahip’ diyerek İslam düşmanlığı yaptı. CHP’nin destek verdiği alçaklığa büyük tepki var” ifadeleri kullanıldı.
Yeni Akit, “Lût kavminin çocuklarına lanet; Diyanet İşleri Başkanına destek yağıyor / Erbaş bahane savaşları İslam’la” manşetiyle çıktı. Haberde, “Kuran’ın hükümlerini hatırlatarak ‘İslam, zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtiliği, eşcinselliği lanetliyor’ diyen Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’a yönelik, sapkınların ve azgın azınlığın başlattığı linç kampanyasına tepki çığ gibi. Siyasetçiler, ilâhiyatçılar, hukukçular ve STK temsilcileri, salyalar akıtarak Erbaş’ı hedef alan sapkın güruhun asıl derdinin İslam’la olduğunu ifade etti” denildi.
Türkiye gazetesi de yine manşet üstünden aynı haberi “Küstah baro/ Hedef Diyanet değil İslamiyet” başlığıyla verdi. Haberde de, “İki baro, Kuran hükümlerini dile getiren Ali Erbaş üzerinden İslam’a dil uzattı” ifadeleri kullanıldı. Bir sonraki gün de haberler sürdü.
Milli Gazete ertesi gün de “Zina ve sapkınlık kesin haramdır” manşetini atarak, Din İşleri Yüksek Kurulu’nun “gayrimeşru ilişki haramdır” açıklamasını paylaştı.
Sabah Gazetesi aynı gün birinci sayfasından “Din düşmanı koroya sert tepki” başlıklı bir yorum haberi yayımladı. Sabah, ayrıca “Aile neden hedefte?” başlıklı bir yazıyı birinci sayfasına taşırken, yazıda, “Türk milletinin temel değeri olan aileyi neden bitirmek istiyorlar? Aile yapımız kimlerin hedefinde? Genç kuşakları bireysellik ve cinsel özgürlük masalıyla nereye çekmeye çalışıyorlar? Batı ülkelerinin bile kaygıyla izlediği LGBT hareketinin amacı ne? Arkasında kimler var? Aile karşıtı bu oluşumları kimler finanse ediyor? Kendilerine gay, lezbiyen, trans birey gibi isimler takan marjinal kitleyi Türkiye’de kimler cesaretlendiriyor? Normalliğe savaş açan marjinaller ve onların destekçileri kim?” soruları soruldu.
Yeni Şafak gazetesinin birinci sayfasından “İslam düşmanlığına CHP’den destek” başlığıyla yayımladığı haberde ise “Eşcinsellik ve zinaya yönelik hutbesi dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı ‘Sesi çağlar öncesinden gelen şahıs’ diyerek linç etmeye kalkan Ankara Barosu’na CHP sahip çıktı” ifadeleri kullanılırken, Yeni Akit bu kez sürmanşetten “İslam düşmanı baroların sicili bozuk” başlıklı bir haber daha yayımladı. Haberde, “Vaazında Allah’ın zinayı ve eşcinsel sapkınlığı haram kıldığını ifade eden Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’a linç kampanyası başlatan İslam karşıtı barolar, geçmişte de milli iradeyi ve dindar insanları incitip terör yandaşlarıyla ahlâksızları sevindiren girişimlere imza atmıştı” denildi. (27-28-29 Nisan 2020)
-Sabah’ta, A Haber’de ve 24 TV’de LGBTİ bireylere ayrımcılık ve saldırganlık
Sabah yazarı Hilal Kaplan, “Susma haykır eşcinsellik günahtır” başlıklı yazısında “İlk başta uğradıkları şiddete karşı ‘biz varız ve normaliz’ diye karşı çıkanlar, işi elbette orada bırakmadılar” dedi ve Amerika’daki eşcinsel hareketin en büyük amacının evlat edinmeyi tümüyle yasallaştırmak, ‘toplumsal cinsiyet’ kategorilerini kabul ettirmek ve çocukların cinsiyetini dönüştürmeyi “yasal ve zorunlu” hale getirmek olduğunu savundu. Kaplan, “Türkiye Müslümanları için sınırın bu noktaya kadar gerilemiş olması bir utanç vesikasıdır. Allah bizi affetsin. Ancak sınır, bu noktadan itibaren de aşılırsa, çocuklarımızı ‘bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ gibi sığ, Allah bilincinden yoksun bir çukurda büyütmeye devam edersek başımıza gelecek olan da budur” diye yazdı. Sabah’ın konuyla ilgili ayrımcılık içeren haberleri grubun televizyonu A Haber’de de yayınlandı. (27 Nisan 2020)
24 TV Genel Yayın Yönetmeni Murat Çiçek, güncel gelişmelerin yorumlandığı Günün Manşeti programında LGBTİ+ bireylere saldırgan dille yayın yaptı. Sapıklık, sapkınlık, iğrenç ilişkiler sözleriyle ayrımcılıkta bulunan Çiçek, “Bunun bilmem kaç bin yıllık bir pislik olduğunu, aşağılık bir şey olduğunu ve bununla ilgili olarak kendisine Müslüman diyen, bu sadece İslamiyet’le ilgili de değil, diğer semavi dinlerde, buna rağmen, en nihayetinde bundan dolayı yok edilen kavimler var, bunları savunmak hümanizm falan cart curt bunlar boş işler” ifadelerini kullandı. (30 Nisan 2020)
-Sabah, “eşcinsel hareketin” kirli iç yüzünü ortaya çıkardı (!)
Sabah gazetesi, Diyanet’in Cuma hutbesi ile başlayan tartışmaya “Amaç aileyi ortadan kaldırmak” başlıklı bir yazı dizisiyle katılarak ayrımcılığı arttırdı. Yazı dizisinin ilk bölümünde, “Sabah, kutsal değerlere saldıran eşcinsel hareketin kirli iç yüzünü ortaya çıkarıyor. Eşcinsel hareket, toplumun tüm kutsal değerlerine saldıran siyasi bir kimliğe büründü. Kendi cinsel tercihlerini topluma dayatan bu hareket, bunu azılı bir İslam karşıtlığı ve halkın manevi değerlerine düşmanlığa dönüştürdü. Aile kurumunu ‘cinsel özgürlük ‘bahanesine sığınarak ortadan kaldırmayı hedefleyen bu çevrelerin arkasında Batı var” denildi. (30 Nisan 2020)
BASININ GÜNDEMİ – GÜNDEME BAKIŞ
-Koronavirüs yasaklarında gazete dağıtımı
Koronavirüs nedeniyle uygulanan sokağa çıkma yasaklarında gazete satışları önceden planlanmadığı için ilk yasak kapsamında hafta sonu gazete satışı yapılamadı. Ardından gelen hafta sonlarına özel sokağa çıkma yasaklarında gazetelerin de ekmek gibi dağıtılması formülü uygulandı. Bunlara karşın salgın döneminde tiraj kayıpları sürdü. (1-30 Nisan 2020)
-Bir gazete daha matbaa baskısını durdurmak zorunda kaldı
Koronavirüs salgını nedeniyle yaşanan ekonomik güçlükler Yurt gazetesine, matbaa baskısını durdurma kararı aldırdı. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Ali Rıza Özkan, gazetelerin okura ulaşmasının da büyük oranda kısıtlandığını ve yeni tedbirlerle bu kısıtlamaların arttığını ifade etti. Özkan şunları söyledi: “Yurt gazetesi okuru çok iyi bilmektedir ki, bizi finanse eden herhangi bir finans veya siyasi kuruluş yoktur. Gücümüz bağımsızlığımız ve gerçeğe olan aşkımızdan geliyor. Ancak, bu koşullarda gazete baskımızı sürdürecek güce sahip değiliz. O nedenle, gazetemizin baskısını koronavirüs salgın tehlikesi geçinceye kadar durdurmaya karar verdik.” (30 Nisan 2020)
-Türkiye, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nden 154’üncü sırada yer aldı
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), 2020 yılı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ni açıkladı. Listenin ilk sırasında Norveç, son sırasında Kuzey Kore yer alırken 2018 ve 2019’da 157. sırada bulunan Türkiye üç basamak ilerleyerek 154. sıraya yükseldi. Raporda, Türkiye’nin endekste 157. sıradan 154. sıraya yükselmesinin, diğer ülkelerin düşmesinin bir sonucu olduğu kaydedildi. (21 Nisan 2020)