Aralarında; Basın Konseyi, Medya Dayanışma Grubu, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın da yer aldığı basın meslek örgütleri ortak bir açıklama yayınladı. Basın meslek örgütleri yaptığı ortak açıklamada, “Son günlerde adı sıkça skandal açıklamalarla ve savunmalarla gündeme gelen bazı gazeteciler mesleğimizin onurunu ayaklar altına almıştır. Oysa gazetecilik kamu yararına ve halk adına yapılan bir iştir. Kamu yararını çıkardığımızda geriye kalan sadece bir maskedir. Basın meslek örgütleri olarak bu maskelerin indirilmesini sağlamak da kurumlara vazifelerini hatırlatmak da görevimizdir” denildi.
ÇGD Merkez Onur Kurulu Üyesi Dr. Gökhan Bulut’un, bu bildirinin ardından kaleme aldığı açıklamayı tüm ÇGD şubeleri olarak sizlerle paylaşıyoruz.
ÇGD BURSA ŞUBESİ YÖNETİM KURULU
Herkese merhaba,
Bu kadar sayıda gazetecilik örgütünün bir araya gelmiş olması oldukça önemli. Örgüt için dengeler ve örgütler arası, kimi mesleki kimi politik kimi geçmişe dayalı, ayrılıklar nedeniyle etkili bir birlikteliğin kurulamadığı son yıllarda bu çaba çok değerli. Dolayısıyla, bu ortaklıkta payı olan herkese teşekkür etmeliyiz.
Ortaya çıkan metin, şüphesiz uzun tartışmaların yürütüldüğü hassas dengelerin gözetildiği bir sürecin ürünüdür. Her şeye rağmen altında bu kadar imzanın olması tabii ki çok kıymetli.
Kıymetli olmakla birlikte yeterli olmadığı da ortada. Siyaset-mafya (kontrgerilla)-ticaret ağının örümceği bu sefer, belki de hiç olmadığı kadar, gazetecilik/gazeteciler. Sedat Peker’in itiraf ve ifşalarıyla gazetecilik, aktüel gündemin tam ortasına oturdu ve yaklaşık iki aydır sürüyor bu gündem. Bu durumda gazetecilik örgütlerinin bir araya gelmek için bu kadar “beklemiş” olmaları da üzerinde düşünmemiz gereken bir gerçek sanırım. Burada tabii ki ÇGD’nin öznel ve öncül çabası ile toplantılar sırasında yürüttüğü nitelikli tartışmaların vurgulanması da gerekir lakin bu öznellik genel nesnelliği değiştirememiş de görünüyor. Top yekün herkes için bu gündeme hazırlıksız yakalanılmış olduğu görüntüsü ortaya çıkıyor.
Ülke, aslında hemen herkesin bildiği ve hatta söylediği gibi “tarihi” günlerden geçiyor. Bu tespiti paylaşanların sayısı çok olsa da gereğini yerine getirmek için inisiyatif alanların sayısı çok az. Sadece gazetecilik alanı için değil tüm siyasal kamu(lar) için geçerli bu.
Böylesi günlerin aktüel ihtiyaçları olduğu kadar geleceğe dönük hazırlık ihtiyaçları da bulunuyor. Bu ve benzeri açıklamalar yapılabilir; birliktelikler, çeşitli eylem ve etkinlikler, hukuki süreçler, tabii ki işletilebilir, işletilmelidir. Öte yandan, açıklamalar hem gecikmiş hem de zayıf tespit ve önerilerle yapıldığında, “geçiştirilmiş” görüntüsü veriyor. Doğru vurgu noktaları ve etkili bir süreç yürütmek için daha çok çabaya ihtiyaç olduğu açık. Bunun için de daha fazla tartışmaya, daha fazla konuşmaya, daha fazla bir arada olmaya ve daha fazla birlikte düşünmeye ihtiyaç var.
Başta ÇGD üyeleri olmak üzere herkesin bu ihtiyacı hissettiğini, bu sorumluluğunu duyduğunu tahmin etmek zor değil. Büyük ÇGD birikimi bundan daha fazlasını yapabilir ve yapmalıdır.
Buna bir katkısı olması dileği ve hep birlikte daha fazla tartışmak, daha fazla konuşmak, daha fazla bir arada olmak daha fazla birlikte düşünmek isteğiyle, herkese tekrar selamlar.
Neye karşı, nasıl, ne ve en önemlisi kim yapmalı?
Bugün yaşananlar, yalnızca ortaya yeni çıkmış tekil yozlaşma örnekleri değil aslında bütünüyle bir toplum tartışmasıdır. Bu tartışmanın merkezinde gazetecilik mesleği bulunmaktadır. Bu nedenle konunun gazetecilik açısından önemi ilk bakıldığında görünenden çok daha büyüktür.
Türkiye’nin ve gazetecilik mesleğinin asıl gündemi, suç örgütü lideri Sedat Peker’in ifşalarıyla açığa çıkan aktüel gündemlerden çok daha derindir. Bugünlerde yaşananlar ülkenin son yirmi senelik konjonktürel koşullarında birikenin artık taşmaya başlamasıdır. Bu taşkınla birlikte açılan tartışma “geçmişte olan” kadar “gelecekte olması gereken” ile birlikte de ele alınmalıdır. Bu gündem, “yeni bir toplum ve yeni bir gazetecilik nasıl mümkündür” sorusunu gündeme getirmiştir, getirmelidir. Dolayısıyla bu gündem aslında tarihsel olanı işaret etmektedir. İhtiyacımız, yaşananları tüm bu düzeylerle konuşmak, tartışmak ve analiz etmektir. Öte yandan, bu çaba hepimize yeni bir görev çıkarmıştın: Olan bitene müdahale etmek ve yenisini hazırlamak.
Var olanın kiri nasıl temizlenecek, yeni bir toplum ve gazetecilik nasıl inşa edilecek? Çekirdek konu ve sorular aslında bunlardır.
Son yirmi yıllık dönemde gazeteciler mesleksizleştirildi, örgütler atıllaştırıldı, gazetecilik etkisizleştirildi ve yalnızlaştırıldı. Tek tek örgütlerimiz tüm bunlarla tabii ki mücadele etmekte ve kendi sözlerini üretmektedir fakat açığa çıkan ve hatta gelmekte olana hazırlıksız yakalandığımız da bir gerçek.
Şimdi yeni bir gazetecilik ve yeni bir toplum için aktüel olana reflekslerimizle tepki göstermeli, konjonktürel olana birikimimizle müdahale etmeli, tarihsel olana yeni ve uygun araçlar yaratarak hazırlık yapmalıyız.
Bu, örgütlerimizin geleceğe nasıl aktarılacağını, gelecekte nasıl hale taze kuvvetler olarak yaşamaya devam edeceğini de belirleyecek.
Şimdi reflekslerimiz, birikimimiz ve hazırlığımızla uzun dönemli bir girişimi başlatmalı, Türkiye kamuoyuna seslenmeli, yeni dönem için bir “ortak gazetecilik kamusu” oluşturmalıyız.
Gazetecilik mesleğini tanımlayan ve çerçevesini belirleyen temel ilke ve değerlerin yeniden tartışılması, bunların 21’inci yüzyılın mevcut medya ortamı bakımından yeniden ele alınması ve bu ilke ve değerlerinin yeniden gazeteciliğin ortak zemini haline getirilmesi için çaba sarf edilmelidir. Bu çabanın Türkiye’de ve Dünya’da örnekleri vardır. Toplumsal dalgalanma ve dönüşüm dönemlerinde gazeteciliğin de yeniden ve bütüncül olarak tartışmaya açılması doğal olduğu kadar zorunluluktur da. Bu tartışma isteğe ve talebe bağlı olmadan toplum nezdinde zaten açılmıştır. Yapılması gereken refleks, birikim ve hazırlıklarımızla gazeteciliği tartışmak, savunmak ve kamuoyuna gazetecilikle ilgili görüş sunmaktır.
Demokratik toplumların en temel kurumlarından biri olan basında yaşanan ağır bunalım ve yozlaşma mesleğin hatta tüm toplumun geleceğini tehdit eder noktaya gelmiştir. Son dönemde ortaya dökülen ve her alanda derin bir çürümeyi işaret eden gerçekler ve iddialar, gazetecilikle ilgili bir sorgulama, bilinçlendirme ve arınma ihtiyacını net olarak açığa çıkarmıştır. Gazetecilik mesleğinin itibarsızlaştırılmasına ve gazetecilerin kimliksizleştirilmesine karşı çıkmak için harekete geçmek artık bir zorunluluk haline gelmiştir.
Örgütsel formların ve araçların yapısal farklılıkları ve sınırlılıkları vardır. Hangi örgüt yapısı ve hangi örgüt olduğundan tamamen bağımsız şekilde bu yapısal farklar ve sınırlılıklar, Türkiye’nin bugünkü koşullarına ve gazetecilikle ilgili tartışmalara etkili bir müdahale şansını teknik olarak oldukça azaltmaktadır.
Son süreçte örgütlerden yapılan açıklamaların, üretilen tepkilerin gazetecilerde ve kamuoyunda yeterli bir karşılık bulduğunu söylemek ne yazık ki mümkün değildir.
Bu etkisizlikte gazetecilerin örgütlülük düzeyleri ve ilgilerinin düşük olması, kamuoyu ilgisinin dağınık olması gibi nedenler de sayılabilir fakat en büyük pay yukarıda ifade edilen yapısal sınırlılıklara aittir.
Yalnızca bugünle baş etmek için değil geleceği inşa etmek için.
Neye ihtiyacımız yok?
Türkiye’de bugün:
yeni bir gazetecilik derneği, yeni bir gazeteciler cemiyeti, yeni bir gazetecilik sendikası, yeni bir çatı örgütü ihtiyacı yoktur.
Çünkü gazeteciliğin her biri köklü ve güçlü dernekleri, cemiyetleri, sendikaları, üst örgütleri zaten bulunmaktadır.
Bulunmaktadır fakat bugün karşı karşıya kaldığımız durum tek tek örgütlerin, platformların, çatı örgütlerinin yalnız başlarına mücadele edebileceğinden çok daha büyük ve derindir.
Gazeteciliğin ihtiyacı bugün:
basitçe “bir araya gelme ve bir arada davranma” da değildir. Her ne kadar hepsi iyi niyetli ve etkili olsa da bir araya gelme deneyimlerinin yapısal sınırlılıkları bulunmaktadır.
Öte yandan, bir araya geliş tabii ki her zaman mümkün ve hali hazırda geçerlidir. Dolayısıyla gazeteciliğin ihtiyacı yeni bir platform yapısı da değildir. Yeni bir örgüt veya platform, dağınıklığı artırmak anlamına da gelecektir.
Özetle,
Gazetecilerin ihtiyacı yeni bir örgüt, örgütlerin ihtiyacı yeni bir çatı, kamuoyunun ihtiyacı yeni bir basın açıklaması metni değildir.
Neye ihtiyacımız var?
Türkiye’de bugün:
– örgütlerin kendine has özelliklerinden,
– birbiri arasındaki çelişki ve çatışmalardan,
– kişilerin görüş ve angajmanlarından uzak,
– yayın politikalarından, muğlak ve kişisel gazetecilik anlayışlarından, bireysel çıkarlardan korunan; yönlendirmelerden, sınırlamalardan ve siyasal yönelimlerden muaf, yeni bir “oluşum” ihtiyacı vardır.
Gazeteciliğin ihtiyacı bugün:
– örgütlerin üzerinde değil dışında, örgütlerin oluşturduğu değil kurulmasına ön ayak olduğu, örgütlerin birbiriyle çatıştığı değil birbirine katkı sağladığı bir oluşumdur.
– Türkiye’de gazetecilik mesleğini, gazetecileri ve gazetecilik örgütlerini tümleşik olarak güçlendirecek, temel olarak bu tümleşik güçlenmeyi amaçlayacak bir oluşumdur.
– Gazetecilerin, örgütlerin, araştırmacıların, akademisyenlerin en geniş katkılarının alınabileceği ve kamuoyu oluşturabilecek bir oluşumdur.
Özetle:
Gazetecilik alanının ihtiyacı yeni bir fikir, ortak beslenme kaynağı, yeni bir hareket anlayışı ve bağımsız ve ortak bir gazetecilik kamusu oluşturma aracıdır.
Gökhan Bulut,
ÇGD Onur Kurul Üyesi