Fırat YILMAZ
Hayatımıza Covid-19 süreciyle beraber yeni kavramlar girdi. En fiyakalı olanı “Yeni Normal” tanımlaması. Cümle içinde kullanılırken oldukça havalı duruyor. Sağlık, sosyal yaşam, iş yaşamı, hayatın neredeyse bütününü kapsayan süreçlere ilişkin “Yeni normal” ile başlayan cümlelerle karşı karşıyayız.
Söz temsil, yeni normal süreçte dört kişilik masalarda iki kişi çapraz olarak oturacak, yine yeni normalde kişiler arası yakın temas; tokalaşma, sarılma gibi insanımızın eski normallerine yer olmayacak. Kağıt ve bozuk para kullanımı yerine temassız kredi kartı kullanımına yönelme yeni normalin önemli bir unsuru olacak. Maske, dezenfektan kullanımı yeni normalin olmazsa olmazı…
Sosyal mesafe kuralları, toplu ulaşımdaki yeni kurallar, sağlık hizmetlerinden faydalanma sistematiği, çocuk parkları ve oyun alanlarındaki yeni planlama, havuz ve denizlerin kullanımı konusunda hep yeni normallerimiz var artık.
Yeni normale göre hayatı yavaşlatıyoruz. “Evden çalışma” yeni normalin en popüler konusu, toplantılar dijital ortamlardan gerçekleştiriliyor. Yeni normale göre üstte gömlek altta boxerla ciddi toplantılara katılım sağlanabiliyor. Toplantı sırasında -kamera açısına sokmamak şartıyla- bira, şarap tercihe göre viski gibi alkollü içecekler alınabiliyor mesela… Yeni normal; ciddiyet ve rahatlığın harmanlaması bakımından enteresan bir kavram olarak önümüzde duruyor.
Gazetecilik ve televizyon yayıncılığı konusunda da yepyeni normallerle karşı karşıyayız. AKP iktidarının Covid-19 sürecinden önce yarattığı yeni normallerle mesleğimizin ruhuna El-Fatiha okunalı epey bir zaman olmuştu zaten. Yeni süreçte sosyal medya hesapları üzerinden yürüyen bir yayıncılık faaliyeti içerisinde buluyoruz kendimizi. Zaman mefhumunun ortadan kalktığı, telefon, tablet, bilgisayar üçgeninde kulaklıkların ana unsur olduğu bir yayın ağına “merhaba” dedik. Mesela az önce instagram üzerinden konuk aldığımız ve uzmanlık alanı çerçevesinde konuştuğumuz bir kişinin, yayından 10 dakika sonra başka bir isimi kendi sosyal medya hesapları üzerinden konuk alarak yayın yönettiğini görüyoruz.
Özetle, “yeni normal” hayat, her alanında ensemizde hissedeceğimiz bir durum.
Peki, siyaset mekanizması yeni normal süreçte nasıl şekillenecek?
Henüz siyasette yeni normalin yansımalarından eser göremedik.
Kamplaştırma, ötekileştirme, kin, nefret üzerine kurulu siyasal söylemler hep eski normalin argümanları, bağırma, azarlama, parmak sallama da eski normal…
Hoşgörüsüzlük, farklı fikirleri yok sayma, sadece yandaşına yaşam hakkı tanıma da öyle, hep eski normalin unsurları…
Bursa’dan iki somut örnekle devam edelim;
Nilüfer İlçesi, Çalı mahallesinde AKP Gölmarmara Belediye Başkanı Kamil Öz’ün sahibi olduğu HES inşaatıyla karşı karşıyayız. Özellikle pandemi sürecinde, sokağa çıkma yasaklarının olduğu günlerde Çalı’da yoğun bir HES çalışmasına şahitlik ediyoruz. Köylüler, sivil toplum kuruluşları, doğa ve çevre dernekleri, muhalif siyasi partiler; yangından mal kaçırırcasına yapılan Çalı HES için ciddi tepkiler ortaya koyuyor.
Yine Bursa’nın Yenişehir İlçesinde yemyeşil orman ve meralarla kaplı Kirazlıyayla Köyü’nde; AKP üst düzey yetkilileri himayesinde; Meyra Madencilik tarafından kurşun, çinko ve bakır arama tesisi kuruluyor. Köylüler, sivil toplum örgütleri, doğa ve çevre dernekleri, muhalif siyasi partiler yine büyük tepki verirken; pandemi günlerinin, sokağa çıkma yasağı olan günleri Meyra Madencilik tarafından en optimum çalışma günleri olarak değerlendirilerek doğa katliamına imza atılıyor.
Bunlar hep eski normalin alışkanlıkları değil mi?
Yangından mal kaçırırcasına, açılan davaların sonuçlarını beklemeden doğa katliamlarına, çevre yıkımlarına imza atmak eski normalin alışkanlığı değil mi?
“Geleceğimi çalıyorsunuz” diye haykıran bir köy çocuğunun çığlıklarına kulak tıkamak eski normalin bir davranışı değil mi?
“Atamın dedemin mirasını yok ediyorsunuz” diye feryat eden köylü kadının ağzını kapatmak da eski normalin ta kendisi değil mi?
Eski normalin “peşkeş sistemini” yeni normale de taşımak ayıp değil mi?
Dünya ciddi bir salgın sürecinde ve önemli bir sınav veriyor. Ülkemiz de bu sürecin sancısını en ağır yaşayan coğrafyalardan birisi. Elbette bundan sonra hiçbir şey -uzunca bir süre- eskisi gibi olmayacak. Yeni normallerle yaşamaya alışmak zorundayız. Hazır böyle bir yenilenme süreci içerisindeyken, başta siyaset mekanizması olmak üzere yaşamın her alanında ahlaklı, erdemli, alçak gönüllü, saygılı ve hoşgörülü bir sistemi hep birlikte inşa edelim.
Yeninin eskiden ayrıldığı, özgür, mutlu ve dürüst bir dünya kuralım. Şark kurnazları ve yancıları eski normalde kalsın…